Yirmi birden çok daha fazla kez yüzyıldır
Sömrülen ademin ruhu;
Yüzündeki yarım nokta ve
Çukuruna doğduğu modernite
hızlı basılan kırışık notalar
dik otururken metal ipler tam karşımda
Görememek onu; cümlelerce susamamak
Işıklar altında nefes saçma içgüdüsü…
Ezber edersin denizin saçını
İçine yekahenk bir tarih oturur
Üç kuruşluk kürelerde kar küresin gelir
Hüzzamlı seslerse kulağının gülünü kanatır
Kolonya utançtan buharlaşamaz bile
Biz, gutluluktan bozma halimizle bekletiriz kapı eşiklerini.
Sıra yalnız ve iyeliksiz ölümlere verilmiştir ki
Sen ağlamazsın elbet antigone ağlar.
Siham’ı kazayı gören Ra’lar
Bize çay içmeye bile gelmezler.
Mücadelesiz kavga olmaz deme uğruna ilerde
Biz her defasında cümlelerce susarız.
Solup giden saatlerime hiçlik bir kelebek sığdırsam
Üç vakit kadar yalan
Saraylar kadar özgüvensiz, yersiz, yüzsüz
Tektonik nefesler alan dünyanın öbür ucunda…
Çimen tanık olsa bir demlik çaya
Ay o gün işgüzarlık yapıverip de
sırtımdan doğsa.