Salon tarafından reddedilenler cemiyeti
İzlenimci hareket,az sayıda bir grup sanatçının 1870’lerde Fransa’da bir araya gelmesiyle başladı.Grubun üyeleri arasında belli başlı isimler şunlardı:Claude Monet,Edgar Degas,Pierre-Auguste Renoir ve Alfred Sisley.O zamanlar portreler,natürmortlar,dini ve tarihi sanat,Fransız sanat dünyasına hakimdi.Dönemin çoğu sanatçısının amacı,ayrıntılara büyük itina göstererek gerçekçi resimler yapmaktı.Sanatçılar,koyu sönük renkler ve temkinli fırça darbeleri kullanarak günlerini atölyede geçiriyorlar ve tekniklerini titizlik içinde geliştiriyorlardı.İzlenimciler ise neredeyse bütün bu alışıldık usullerden kopmaya niyetliydiler.
Yeni Bir Düşünce Ekolü
İzlenimciler,boyayı,belirgin büyük fırça darbeleri vurarak değil,pek ayırt edilemeyen ince küçük çizgiler çizerek kullandılar.Portre ve natürmort yerine geniş manzaraları ya da açık hava sahnelerini resmetmeyi yeğlediler.Ayrıca,zengin zatların portleri ve dini temalı imgeler yerine,günlük hayattan sahnelere ve kişilere resimlerinde yer verdiler.Diğer sanatçılar,genellikle durgun sahneleri resmetmeyi seçerken izlenimciler,hareketi ve zamanın bir anını yakalama fikrini vurguladılar.Çağdaşları,çoğu zaman manzara resmini atölyede yaparken onlar,tamamen yeni bir resim yaratma yöntemini benimseyip dışarıda resim yapmanın özgürlüğünü tattılar.
En Pleın Aır
İzlenimciler “açık havada” anlamına gelen “en plein air” dedikleri yeni bir resim yapma felsefesinin ateşli savunucularıydı.Sahneleri olduğu gibi yakalama çabası içinde kendi şövale ve boyalarını yanlarında dışarıya taşıyarak geleneksel ressamın atölyesine burun kıvırdılar.
Eskiden dışarıda resim yapmak ressamın başına bazı lojistik sorunlar çıkarıyordu.Öncelikle değişen ışık ve hava durumu koşulları,ressamın hızlı çalışmasını zorunlu kılıyordu.Ayrıca doğa olaylarına maruz kalmak,resmin seyrini beklenmedik şekillerde değiştiriyor ya da toz ve diğer çer çöpün resme karışmasına neden oluyordu.Boyaları karıştırma işlemi zaman alıyor ve özellikle dışarıda çalışan için verimli olmuyordu.Şövaleler ortalıkta taşınamayacak kadar hantal ve kullanışsızdı.İzlenimciler bu sorunların çoğuna çözüm buldular.
1841’de John G. Rand adındaki sanatçı tüpte saklanabilen ve dışarıda çalışan sanatçı rahatlıkla taşınabilen bir yağlıboya icat etti.Hemen hemen aynı zamanda “kutu şövalye” diye adlandırılan yeni bir şövale türü icat edildi.Bu yeni icadın ayakları,iç içe geçmeli olduğundan şövale katlanarak bir çantaya sığdırılabiliyordu.Ayrıca şövalede fırçalar,boyalar ve diğer araçlar için de yer vardı.İşte bu yeni gelişmelerle birlikte sanatçılar gün boyu resim yapmak için ihtiyaç duydukları her şeyi yanlarında rahatlıkla götürebilecek hale geldiler.
Salon’un Dışında
On dokuzuncu yüzyıl Fransa’sında sanat eserlerinin sergilendiği başlıca mekan,Salon de Paris idi.Her yıl burada halka açık düzenlenen resim ve heykel sergileri dünyanın çeşitli yerlerinden sanatçıları kendine çekerdi.Bazı izlenimciler,eserlerini bu mekanda sergileyebilmeyi başarmış olsa da çoğu zaman radikal resimler yetersiz görülüp geri çevrildi.1863’te III.Napolyon,Salon de Paris’e kabul edilmeyen eserlerin sergilenmesi için Salon des Refusees (Reddedilenler Salonu) adıyla ayrı bir sergi salonu açtı,ama bu da kendilerini hor görülmüş hisseden izlenimcilerin öfkesini dindirmeye yetmedi.
1873’te bir grup izlenimci,Salon’dan ayrı bir yerde sergi açmak için bir birlik kurdu:Societe Anonyme Cooperative des Artistes Peintres Sculpteurs,et Graveurs (Ressamlar,Heykeltıraşlar ve Gravürcülerin Anonim Birliği ve Dayanışması).1874’te gerçekleştirdikleri ilk etkinliklerinde otuz sanatçının eserlerine yer verdiler.Tahmin edileceği üzere,aldıkları eleştiriler de çoğunlukla sertti.Louis Leroy adındaki bir eleştirmen,Monet’nin İzlenim,Gündoğumu adlı tablosunu aşağıladı ve bu tablodan yola çıkarak kolektif sanatçıları “izlenimciler” diye tanımladı.Leroy,izlenimcilerin eserlerini bitmemiş eskizlere benzetiyordu.Bu yeni ismi,grubun üyelerinden bazıları,özellikle de Degas beğenmezken çoğu üye ise yeni resim yapma üsluplarına uyduğunu düşünerek benimsedi.
Ancak resmi olarak “izlenimciler” diye tanınan grup,sonraki on iki yıl zarfında üyelerinin dağılmasına rağmen yedi sergi daha açtı.Söz konusu grup,gerek izlenimciliğin doğası gerekse sergilerine kimlerin katılmasına izin verecekleri konularında fikir ayrılığına düştüler.Ayrıca,gruptakilerin çoğu Salon’a ve onun temsil ettiklerine karşı nefret beslese de çok sayıda izlenimci,eserini orada sergilemeye devam etti.Hatta bazıları orada itibar gördü;bu sanatçılar arasında en öne çıkanları Edouard Manet,Monet,Renoir ve Sisley idi;gerçi Manet kendini hiçbir zaman izlenimci olarak görmemiş ve onların sergilerine katılmamıştı.
Öte yandan sergiler,eserlere olan ilgiyi artırmış olsa da az sayıda izlenimci doğrudan bu sergilerden mali başarı kazanabilmiş ve olumlu eleştiriler alabilmişti.Renoir ve Monet,izlenimci sergiler sırasında ve sonrasında ünlenen ve hayatlarının sonraki yıllarında mali başarı kazanıp olumlu eleştiriler alan isimler oldu.Başka pek çok sanatçı onların üsluplarına öykünmeye başladı ve 1880’lerin sonunda izlenimci sanatçıların çalışmaları,hareketin kurucu üyelerinden bazılarının gücenmesi pahasına,Salon de Paris’te bile sergilenmeye başlandı.
Resim yapma ölçütlerinin en katı biçimini aldığı çağda izlenimciler dönemin eleştirmenlerinin savundukları kuralların hepsine olmasa bile çoğuna karşı çıkıp kalıpları yıktılar.Her ne kadar çalışmaları,ilk başta hafife alınmış olsa da on dokuzuncu yüzyılın izlenimci ressamları dünyanın çeşitli yerlerinde büyük galeriler ve müzelerde sergilenen,tarihin en gözde sanat eserlerinden bazılarını ürettiler.