in

Post-İzlenimciliğin Babası:Paul Cezanne

19 Ocak 1839’da Fransa’nın Aix-en-Provence şehrinde dünyaya gelen Paul Cezanne,sanatın eski formundan yeni formuna geçişin ilham kaynağı olmuş devrimci bir sanatçıdır.Picasso ve Matisse gibi ressamlar bile “hepimizin babası” sözüyle onu överek sanatçının modern ve izlenimci sanata büyük bir etkide bulunduğunu beyan etmişlerdir.Fakat Cezanne bir sanatçı olarak övgü alan bu konumundan her zaman faydalanamamıştır.Meslek hayatı boyunca bazı büyük sergilere kabul edilmemiş ve ancak hayatının son yıllarında yetenekli bir ressam olarak ün yapmıştır.

İlk Yıllar

Cezanne,Fransa’nın güneyinde doğup büyümüştür ve burası Montagne Sainte-Victoire gibi en ünlü tablolarının bazılarına esin kaynağı olmuştur.Zengin bir bankacı olan babası,oğlunun saygın bir meslek sahibi olmasını,hukukçu çıkmasını istiyordu.Ne var ki Cezanne hukuk okurken bölümünden soğumuş ve babasına ressamlık yapmak istediğini söylemişti.Bunun için izin alınca Fransa’da özel bir sanat okuluna kaydoldu.Academie Suisse adındaki bu okulda çocukluk arkadaşı Emile Zola ile birlikte okudu.

Paris’te geçirdiği yıllarda Cezanne üslubunu büyük ölçüde etkileyecek Camille Pissarro ve Claude Monet gibi diğer post-izlenimci ressamlarla arkadaşlık kurdu.Bilhassa Pissarro,Cezanne için büyük bir ilham kaynağı olmuştur.Ünlü ressamla birlikte çalıştıktan sonra sanat tekniğinde bir değişim başlamıştır.Saf ve seçen Cezanne,bugün bizim post-izlenimcilik diye bildiğimizin hareketin habercisi olmuştur.

Paris’teki eğitimi sayesinde döneminin büyük bir ressamı olmaya elverişli bir donanıma sahipti.Birçok dil biliyor ve hatta boş zamanlarında Yunanca ve Latinceden çeviriler bile yapıyordu.Ayrıca çağdaşı olan diğer Fransız sanatçılar hakkında epey bilgiliydi.

Münzevi Usta

Cezanne hayattayken onu çalışırken görmek genellikle zordu.Zamanında gayet iyi tanınan bir ressam olmasına karşın çoğu zaman insanlardan uzakta olmayı tercih ederdi.Ortaya koyduğu yapıtlar,çoğu eleştirmeni rahatsız ediyordu;bazıları onun acayip renkler kullanarak attığı eşsiz fırça darbelerini garip karşılıyordu.Fakat diğerleri onun çalışmalarını sanat ve estetikte yeni bir hareketin başlangıcı olarak görüyorlardı.”Doğuştan ressam” diye tanınıyordu.Resim yapmak istiyordu,ama aynı zamanda insanların görme biçimlerinden farklı olan kendi görme biçimini ifade etme derdindeydi.Resimlerinde başlıca özneler sıradan insanlardı,onları kral gibi resmeder,duygularını inceleyip tuvale dökerek izleyiciye aktarırdı.Cezanne’ın resimlerinin en dikkat çekici özelliği,genellikle henüz bitmemiş,kesintiye uğramış ve/veya aceleye getirilmiş izlenimini vermeleridir.Ünlü düşünür Hidaka izleyicinin bu tabloları algılayış biçimini,zamanın geçişini görmek için ressamın gözüyle tek bir ana bakmak olarak tarif eder.

Cezanne’ın karakterinin diğer ilginç yanlarından biri de resme hesaplı kitaplı ve derin yaklaşımıdır.Çağdaşlarından bazıları,onun çoğu zaman fırça darbeleri arasında dakikalarca veklediğini,resme bakıp sonraki hamlesini derinlemesine düşündüğünü anlatırlar.Cezanne baktığı şeyin ideasını ve gerçekliğini parçalıyor,sonra kendi zihnini ve ruhunu dosdoğru yansıtacak şekilde onu resim formunda yeniden yaratıyordu.

Resim Yapmak İçin Gözde Yerler

Cezanne Fransa’nın güneyinde yaşadığı kırsalı resmetmeyi seviyordu.Meşhur resmi Tepedeki Ev kendisinin çok hoşlandığı bir yeryüzü parçasını yansıtıyordu.Resmettiği diğer bir mahalli yer de resim atölyesinin penceresinden seyrettiği Montagne Sainte-Victorie dağıydı.Aslında bu dağı günün değişik zamanlarında ve farklı açılardan otuz kez resmetmişti.Açık hava sevgisinden doğan diğer bir ünlü yapıtı da Yıkananlar’dır.Bu resim çoğu izleyiciye sırtını dönmüş bir grup kadını yıkanırken gösterir.

Sonraki yıllarında Cezanne doğduğu yere dönüp insanlardan uzakta sakin bir hayat yaşamaya başladı.Post-izlenimci hareket büyümeye başlayınca giderek daha fazla insanın onun sanatıyla ilgilendiğini fark etti.1895’te Ambroise Vollard adında bir Fransız ressam Cezanne’ın son resimlerinin bir koleksiyonunu hazırladı ve bu koleksiyon büyük bir ilgi ve başarı kazandı.Öyle ki Cezanne,gelecek vaat eden çoğu genç ressama esin kaynağı oldu ve hatta sırf nasıl resim yaptığını görmek için Paris’ten gelip onu ziyaret edenler oldu.1906’da Cezanne sonunda ölümüne sebep olacak zatürreye yakalandı.Her ne kadar kendisi bıraktığı mirası görmediyse de eşsiz üslubu ve teknikleri,bugün bizim tanıyıp sevdiğimiz pek çok ünlü resme ilham kaynağı olmuştur.

Ne düşünüyorsun ?

1 puan
Artı oy Eksi oy

2 Yorumlar

Yorum yaz

Bir cevap yazın

İlk Sesleniş

eylül, akşam*