Bi hüzün kapladı içimi.Ansızın.
Metroya her binişimde farklı bi hikaye okuyorum.İnsanların yüzlerinden.
Oturduğum yerden nereye gittiklerini bilmediğim insanların bakışlarını izliyorum.Acaba bugun ne yaşadılar ve neler yaşamaya gidiyorlar? Hayatlarından memnunlar mı? Tahmin ediyorum.Karşılarında oturan insanlar için ne düşünüyorlar?Onlar da benim gibi karşılarındaki insanın nasıl bir hayatı olduğunu merak ediyor mu? Yoksa kendi hayatları başka hayatları düşünmelerini engelleyecek kadar zor mu?
Aynı yolda aynı metroda yol alırken farklı dönüm noktalarından devam ediyoruz hayatımıza.
Onları izlerken yakalanıp suçlu suçlu önüme dönüyorum bazen.Yine de yaptığım işte azıcık da olsa profesyonelleştiğimi düşünüyorum.Öyle sanıyorum.Ruh hallerini tahmin etmeye çalışıyorum.Ne kadar kişisel alanlarına giriyormuş gibi olsam da çoğu zaman kendime engel olamıyorum.Merak duyguma yenik düşüyorum.
Binbir çeşit insan.Binbir çeşit ifade.Binbir çeşit olasılık.
Memnuniyetsiz yüzler, yaslanacak bi omuz bulamayıp demirlere yaslanılan sırtlar, ürkek, cesur, yorgun bakışlar, sarmal dolaş mutlu huzurlu oturan sevgililer, annesini çileden çıkaran ağlayan minik bir bebek, bir noktaya odaklanarak sevimlice gülümseyen genç kız, herkesi inceleyen meraklı bir teyze.Meraklı teyzeyle azcık da olsa benzediğimizi düşünüyorum o an.O, karşısındaki kızın ayakkabılarını süzerken ben kızın elleriyle oynamasını izliyorum.Ellerini bu kadar sert ovalarken ne düşündüğünü merak ediyorum.
Beni de şu an biri izliyor mu? Ellerimin bacağımın üstünde rastgele duruşundan, sağ ayağımı bi ritim tutturarak sallamamdan, arada saçımla oynamamdan bir anlam çıkaran var mı?Ne düşündüğümü, ne yaşadığımı merak eden biri?Varacağı istasyona giderken zaman doldurduğu bi eylem olarak aklını ne kadar meşgul ediyorum?Paranoyaklaşıyorum.Etrafımı tarıyorum istemsizce.Olası izleyenimle göz göze gelmeyi umuyorum.
Sağıma dönüyorum.Metronun camından kendi yansımama bakıyorum.Görüntümün arkasında akıp giden yol, aklımda başka insanların hayatları.
Sonra kafamı çeviriyorum yaşlı bi yüz; taş rengi şapkası, normalden büyük kulakları, siyah kemik gözlükleri ve yaşanmışlıkların kanıtı kırışıklıklarla dolu bir yüz.Mutsuz bakışlar.Bulaşıcıydılar.
İki metre öteden bana ulaştılar.
Sinem Özlem Atacan