Minik bir peri masalı
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var; evet, köy tamamen sosyal medyada gördüğünüz resimlerden farksız, hatta daha güzel bile diyebiliriz! Abartıyı sonuna kadar hakeden bir yer. Köyün girişinde ‘ay ay ayy çok güzel burası, ay çok müthiş’ gibi fok balığı tepkileri de verebilirsiniz 🙂 Peki bu rüya köye nasıl gidilir? Ben Avusturya’nın Salzburg şehrinden, 2 otobüsle gitmiştim. Yaklaşık bir ila bir buçuk saat arasında varıyorsunuz. Her saat başı otobüs mevcut. Otobüs numarası 150. Her şey bir o kadar da sistematik. Kaybolma ihtimaliniz yok denecek kadar az o yüzden paniğe gerek yok, dil bile bilmiyorsanız Hallstatt deseniz bile size anlatmaya başlıyorlar 🙂 . Tüm otobüs şoförleri size yardımcı oluyor. Aktarma yapacağınız yerde zaten sizin gibi bu köye gitmek isteyenlerle karşılaşıyorsunuz. Giderken otobüsün sol tarafına oturun, yolda birbirinden güzel köyleri göreceksiniz. Yolculuk epey zevkli, fotoğraf kameralarınızı da hazırlamanız da fayda var 🙂 .
Eğer Viyana’dan gidecekseniz bir tık daha pahalıya geliyor. Salzburg’dan yaklaşık kişi başı 12,5 Euro gibi bir ücreti var. Viyana’dan ise 20 Euro’yu bulabiliyor. Viyana’dan gidecekseniz ilk başta şehir merkezindeki tren istasyonundan Hallstatt bileti alıyorsunuz. Tren köye kadar gelmiyor maalesef. Trenden indikten sonra 10-15 dakika kadar yürüyüp köye ulaşmak için sizi bekleyen teknelere binip gölün karşısından köye ulaşabilirsiniz.
Eveet şimdi minik köye ulaştınız, pekiiğ neler yapmalısınız? Köyü bir uçtan diğer uca, kaplumbağa hızında yürüyen bir insan değilseniz maximum 1 saatte bitirirsiniz. O derece minik bir köy 🙂 eğer günübirlik gitmek yerine kalmak istiyorsanız da mutlaka ve mutlaka aylar öncesinden otel rezervasyonu yapın yoksa yer bulamazsınız. Malum, fenomen bir köy olmak bunu gerektiriyor sanırım 🙂 Ben günübirlik tercih etmiştim. Köyün ve etrafındaki dağların göle yansımalarının keyfini çıkartmaya bakın bir de bol bol fotiler çekinn! Kış mevsiminde de ayrı güzel oluyor, özellikle karın yağdığı zamanlar gerçekten eşsiz oluyor. Hangi mevsim giderseniz gidin, bayılacaksınız. Fotoğraflar da her zaman mükemmel çıkıyor.
Tabii, şimdi gezerken karnınızda acıkmıştır artık, ne yemelisiniz? açıkçası ballandırarak anlatabileceğim, mutlaka denemeniz gereken bir yer yok. O konuda gerçekten biraz dar kalmış. Köyün meydanına doğru yürürken sağ tarafta yani ‘giderken sağdan’ 🙂 büfe göreceksiniz. Bilin bakalım sahibi nereli? tabiki de Türkler her yerde 🙂 hatta o büfenin önünde upuzun bir kuyruk görürseniz şaşırmayın. Tüm Asya kıtasından gelen turistler büfeye bayılıyor. Dürümünü öneririm, Türkiye’dekilerle kıyaslamak yok ama!! 🙂 Yemeden önce sormadım ama helaldir inşallah diyebilirim sadece :):) siz sorun mutlaka. Onun dışında tam o büfenin karşısında güzel bir restoran var açık büfe. Biraz pahalı gelebilir, dürümün fiyatından sonra… ama tercih size kalmış. Yani diyeceğim şu ki, mutfak olarak ekstrem bir güzellikte tatlar beklemeyin. Doğanın keyfini çıkartın. Yanınızda da yolluğunuzu hazır edin 🙂
Bu arada genel olarak köy biraz pahalı, buzdolabı süsü ve kartpostalına kadar. Magnetler genelde 7 Euro’dan başlıyor. Onun dışında birçok kürk ve süs eşyası da bulabilirsiniz. Köyün iç kısımlarında koyun sütünden yapılan sabunlar var. Onlarda pahalı ama eğer benim gibi koku delisiyseniz almadan çıkmanız zor. Kokuların kalıcılıkları gerçekten çok uzun. Ama Hallstatt’a gidip de sabun almayın yani sonuçta bizim memlekette de aynısından var hem de kuş sütünden :), yalan mı?!! 🙂
Hallstatt hakkında söyleyebileceklerim bu kadar. Umarım yazımı keyifle okursunuz, herhangi bir sorunuz olursa da ‘sayfayı kaydırıp’ :):) yorum olarak bırakabilirsiniz. Hallstatt için son diyeceğim şey; çıkın çıkın gidin 🙂