Bir bar taburesinde oturan
bir çocuk gibiymiş o akşam.
Arkadaşlar anlattı…
Önünde boş bir bardak,
buzları erimiş,
çatlak kenarından bir damla masaya süzülmüş.
Ve yüzü…
kahverengi gözlerinden mavisi çalınmış sanki en derinden.
Teni…
uçmuş gitmiş,
bir gözyaşları kalmış,
çıplak etini yakar.
Yakar…
Pikapla çalınan bir şarkı
ya da
radyodan duyulan mutlu bir haber gibi
cızırtılı müzik kulağında.
Karşısındaki sandalyede bir trompet,
sanki biraz mavi,
gecenin dert ortağı,
fazla iyi bir dinleyici,
suskun kaldı tüm gece
bir derdi yoktu onun belki de
ya da
çok uzun süre ayrı kaldı ait olduğu dudaklardan
Kapı dışında bir kadın,
kır at üstünde,
belinde asılı bir eskrim kılıcı
elinde de bir buket gül
Kırmızı yaprakları güllerin,
dökülmüş,
ıslanmış,
erimiş,
atın toynakları altındaki kara karışmış
Bir bar taburesinde oturan,
bir çocuk gibiymişsin o akşam.
Ben arkadaşlara anlattım…
Kadına buketi sen vermişsin meğer
ve
bir zamanlar koyun güttüğün at ezmiş gülün yapraklarını
Önünde boş bir bardak varmış
bir de
içki şişesi
bardaktaki buzlar erimemiş
ve
şişedeki içki çatlaktan akıp gitmiş.