in

Miskin Hayatlar Portresi

    sessiz  ağlayanların boğazlarına kaçmış çığlıkların işitilmesi için …
  Pencere açık, hafif rüzgar esiyor yüzüne doğru. Bizi ne kurtaracak, dedi içinden. Demez olaydı birden dışarıdan sesler gelmeye başladı. Biri adalet diye bağıyordu. Güldü kime göre adalet lan? dedi. Sonra bir kadın sesi beni dinlemiyorsunuz ki? dedi. Adalet isteyen bağırdı. Vicdanınız nerde hanım? Nedense adalet isteyenin daha çok sesi çıkıyordu. Kesin bağırana hak veriyorlardılar. Adamın bir kere istediğine açtı millet. Duyanların iştahı açılıyordu. Kadından istiyorlardı adaleti. Kadından nefret ettiler onlardan adaleti sakladığı için. Kadınında sesi çıkmıyor zaten. Güçsüz mü ne? Sen de desene insanların iştahını kabartan sözcükler. Vicdanlı kadın işte. Kişisel sorunlarını büyük meselelerle karıştırmıyor garibim. Çok saf be anam.
    Milleti düşündü. Bir akbaba canlandı gözünün önünde sonra yukarıya baktı sürü sürü akbaba. Açlar nasıl da kadını yiyecek gibi bakıyorlardır şimdi. Kadın hala can alıcı kelimeleri kullanmıyor. Sen de kullan bi şeyleri. Camdan açıp bağırmak istedi “millet aç hanım.”Sonra demir parmakları düşündü. Parmaklıkların arasından elini sallasa kadın yalnız olmadığını anlar mıydı?
   Kadın hala medeni medeni konuşmaya devam ediyordu. Bir çığlık duyuldu” dinle be adam.” Bir anda sesler yükselmeye başladı. Bak en büyük hata bağırılır mı öyle hiç kaybetmişken kendini. Kadına üzüldü.
    Adamı merak etti. Hangi renk takım elbisesi vardı üzerinde. Kravat takmış mıydı? Kadını düşündü. Kesin o da kravatı düşünüyordu. Kadına kanı iyice ısındı. Şuan kadının yüzünün kızardığını ve sinirden ellerinin titrediğini düşündü. Havada sıcaktı. Hararetli bir tartışma terlemiştir kadın. Belki şuan buz gibi limonata çekmiştir kadının canı. Masanın üzerinden iki bardak aldı. Buzdolabından limonatayı çıkardı. Bardağın ikisinide doldurdu. Birini içti. Diğerini çamdan dışarıya serpti. Artık kadın yalnız olmadığını anlar heralde.
    Sesler gitgide artıyordu. “Yakında bir yerlerde saat kulesi mi var?” diye düşündü.
    Adamı gözlerinin önüne getirmeye çalıştı. Arkasında karartıları gördü. Kadına sarılmak istedi.Elini boşluğa doğru uzattı. Pencereden gelen rüzgar parmak uçlarında hissetti. Kesin anlamıştı kadın yalnız olmadığını.
    Radyoyu açtı. Radyoda ne çaldığı önemli değildi ne çalacağı da. Bütün şarkıları adaleti vermeyen kadınlara armağan etti.
   Ayak sesleri duydu kadınınınkini andırıyordu. Çay mı sever yoksa kahve mi?Bak bunu akıl edemedim dedi. Sonra su ısıtıcıya su koydu. Beklerken mırıldandı.
   Sen hiç unutma
   Ben burda güzelim
   Gel beni bul şarkımı söylerim
  .
  .
  Kaç yaşındasın beni görmedin
  Ama görsen anlarsın. (Can Bonomo)
    Isıtıcıdaki su kaynadı. Su iki kişiliktir kendi payını aldı. Rastgele bir sayfa açtı. En güzel rasgeliş dedi. “Size de inşallah bir kahve içmeye geldiğimde anlatırım. Kahve içmek sözün gelişi tabii.Aslında sizinle uzun uzun konuşmak, size bütün dertlerimi anlatmak isterdim. Aslında… (Oğuz Atay)
   Kadını beklerken kitap okudu. Kitap bitti diğerine geçti. Yastığı rahatsız etti. Arkasına bir tane daha yastık koydu. Sonradan aklına geldin. Kesin kadın kapıdaki” rahatsız etmeyin “yazısını gördü ondan çalmadı kapıyı. Oysa gelseydi ve rahatsız etseydi onu. Kadına belki de” Ben dinlerim seni bakma ben onlar gibi aç değilim “derdi.
   Neyse kahvesi soğumuştu. Bu sefer Isıtıcıda bir bardaklık su koydu ve kapı çaldı. İlk önce şaşırdı ve ne zaman kapı sesi işitmediğinden komşusunun kapısının çalındığını düşündü. Bu sefer kapı zili çalmaya başladı. Aç kapıyı bu sefer seni bulmaya geldim der gibi çaldı sanki…
 @değişikbiri_

Ne düşünüyorsun ?

1 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

03.50

Bayan CARTER