Her şey hareket ediyor ve ben duruyorum bu sefer. Lambalar yanıyor, kimileri sönüyor, ben duruyorum bu sefer. Arabalar hareket halinde, kimileri sağa kimileri sola ve bazıları ileri doğru, ben duruyorum bu sefer. Güneş gidiyor, ay geliyor, ben duruyorum bu sefer. Sokak kedisi mırıldanıyor bacaklarıma dolaba dolana, bir kopek geliyor oturduğum banka, ben duruyorum bu sefer. Telefonum çalıyor, şarjım bitiyor, telefonum kapanıyor, ben duruyorum bu sefer. Bir arabanın benzini bitiyor, şoför çıkıyor yola, sağdan soldan bir iki yardımsever ite kaka bayır aşağı vuruyorlar arabayı, sağ tarafimda bir taksi motorunu ısıtıyor sanırım, gır gır gır motor sesi, ben duruyorum hala. Karşımdaki apartmanın birinci katının yola bakan camından gözüken lambayı yakıyor muhtemelen salona yeni giren(ler), en üstün bir altındaki dairede yanan lamba sönüyor bu sefer, ben duruyorum hala. Bankta oturuyorum demiştim ya, banka doğru gelen bir bisikletli çocuk tepesinde kocaman bir balon, banka vuruyor bisikleti ile, kedide köpekte irkilip kaçıyorlar yanımdan, gidonunu düzelten bisikletli çocukta alıyor yolunu, ben hala duruyorum. Gözlerim yere bakarken önümden geçen belki yirmi belki otuz çift ayakkabı… Kimi bir eve gidiyor, yemek heyecanıyla, kimi bir buluşmaya gidiyor, yeni insan yeni bir aşk heyecanıyla. Belli oluyor zaten ayakkabıların durumundan, pırıl pırıl olanlar kesin yeni aşka yürüyor, yüzü dönmüşlerse bir kap yemeğe. Ben ise hala duruyorum iste. Solumda oturan iki delikanlı, konusuyorlar kendi aralarinda, biri çok geveze, biri sabir taşı dinlemek konusunda herhalde. Anlatıyor geveze olan, rüya görmüş, ablası dua ediyormuş, onun duası tutmuş, aynı duayı o da edecekmiş, sabir taşı arkadaşına da diyorki;
“Sende et bu duayı, seninki de tutar.”
O büründen ses yok ama dinliyor belli. Ben de iste hala duruyorum öyle, hali hazırda. Hava iyice karardı, saat 17:04 idi şimdi 18:42, ne hızlı geçti gitti. Bende hala biliyorsunuz iste, duruyorum öylece.
Duruyorum ama sanmayın ki boş duruyorum. Görüyorum, duyuyorum, hissediyorum. Kediler, köpekler, arabalar, insanlar, gökyüzü, sesler… Bir banktayım ve herşeye sahibim iste.
Bazen durmak gerek. Bazen bakmak değil, görmek gerek. Bazen duymak değil, hissetmek gerek. Bazen, ‘her zaman’in dışına çıkıp bazeni yaşamak gerek. Ben oradayım şuan, ‘her zaman’ımın farklı bir yerinden, görüyorum, duyuyorum ve duruyorum.