Gece bilmem saat kaç, hava soğuk. Ellerim kurumuş ayazdan . Bir sokak lambası. Aydınlattığı sadece kendi dibi. Etrafa yararı yok, tek hayrı kendine. Kaçta sönerdi bu lamba ? Gezdim dip köşe tüm şehri bu gece. Sensiz, tek başıma. Soğuktan çatlayan dudaklarım kanayana kadar gezdim , gezdim , gezdim. Bulamadım bir çıkış yolu. Yine döndüm dolaştım en başa geldim. Gözlerimi saniyede kaç defa açıp kapattığımı hatırlamıyorum. Rüya olsun istemedim . O lambanın altında , o cılız ışığın altında, o ince ışığa inat parlayan gözlerini, yeşil gözlerini gördüm. Koşmaya çalıştım. Ayaklarımın uyuştuğunu hissettim. Düştüm , tekrar kalktım. Ayaklarımın olduğuna bugüne kadar hiç bu kadar sevinmediğimi anımsadım. Sahi kaçta sönerdi bu lamba? Yetişmek için koştum. Hayatım boyunca bir aydınlığa ilk defa bu kadar istekli koştum. Ağlamamalıydım. Gücümü ağlayarak tüketemezdim. Hayatımda ilk defa bir şeyi bu kadar istediğimi , birini bu kadar özlediğimi hissettim. Kaçta sönerdi bu lamba? Yetişmem gerekiyordu. Beni bekliyordu orada, kollarını açmış.. Var gücümle koştum. Yaklaşmıştım. Gülüşünü gördüm. Nerede olsa tanırdım yüzündeki o ifadeyi. Gelmiştim. Durdum. Kalbim , göğsümü yırtıp atacak kadar sert çarpıyordu. Sarıldım. Üşüyen tüm vücudum ısındı, sıcacık oldu. Dizlerimde ki gözlerimde ki dermanı unuttum. Ağladım, çatlayan dudaklarım yırtılana kadar ağladım. Sarıldım sana , kocaman adamım. Ne zormuş yokluğun..