in

Neydi Ki?

Aşk Neydi?

Hani tüm şairlerin,yazarların,bestecilerin tek ortak konusu olan aşk var ya,hani çay demleyip unutmaya çalışanlarla,içki içip sarhoş olanların büyük derdi aşk…Aşk konusunu konu olarak seçmemin nedeni ergen edebiyatı gibi “Aşk dağları delen Ferhat,çölleri aşan Mecnundur” değil de…Aşkı aşk gibi de değil de yine okuduğum bir kitaptan yola çıkarak anlatacağım.Ya da ben öyle varsayıyorum.

Hani gecenin bir vakti tam göğsünüzün üzerine oturan ağırlık vardır,ağlamak istersin ama gözyaşın dahi seni terk etmiştir.Ama yine bu konuyuda başka sefere anlatmam gerek.Ben sadece adını hiç duymadığınız duyamanıza da lüzum olmayan bir kitaptan hikaye anlatıp fikirlerimi diyeceğim.

Ve size sormadan edemeyeceğim sorum “Aşk Neydi?” Aslında bu kadar genel bir soruyu iki seçeneğe düşürmeliyim. “Aşk canını verecek kadar sevmek midir yoksa aşk fasa fiso mudur?”Evet oldukça garip ikincisi ama soruyu yazımın sonunda anlayacaksınız.

İsimsiz Kitap

Kitabı aşk romanı sanarak almıştım.Tabiki kitabın arkasını okuyup,yorumlara bakmak o kitap hakkında tüm bilgiyi verebilirdi fakat kitapla ilgili ne arka yazı ne de herhangi bir yorum bulmuştım.Neyse kitabı alıp okumaya başladığımda her kitaptan farklı ama bir o kadar da aynı olduğunu fark ettim.Şimdi bu ne demek diye sormayın.Sadece absürd fikrim.

Kitap on sekizli yaşlarında genç kızın hayatıydı.Kız çocuğun birine fena halde tutuluyordu.Hikayenin tuhaf yanı ne bir çarpışma ne de bir konuşma oluyor.Kız tamamen tanımadığı bir çocuğa aşık oluyordu.

Hikayede kız ve erkek sürekli aynı yerde denk geliyordu.Her gün ama her gün karşılaşıyordu ve kız yalnızca çocuğun gözlerinden hoşlanıyordu.Daha sonra onu araştırıp fikrini genişletiyor,aşka kadar gidiyordu.Öyle ki şiirler yazıp hediye etmiş bir kız.Çocuğun evini bulup camında saatlerce beklemişliği bile vardı.Tüm kitap boyunca kızın aşka inanmadığını ve bu durumla başa çıkışını anlatıyordu.Sanırım karakterimizi az da olsa anlamışsınızdır.Şimdi asıl olaya gelebilirim.Kız okulda edebiyat dersinde iken çok da duygusal sayılmayan hocası ders anlatırken aniden soru yöneltti kızın arka sıralarında oturan bir erkeğe.Hatta kız daha sonra o çocuğun sevgilisi olduğunu öğrenmişti.Ama konumuz bu değil.

Hocasının sorduğu soru “Aşk acısı var mıdır?” Kızın arkasındaki erkek uzunca iç çekip “Vardır”gibi kısa cevap vermişti.Hoca ise bu sefer kıza dönüp-başroldeki karaktere-“Aşka inanıyor musun?”dedi.

Şimdi konuyu biraz uzağa çekmeliyim.Bazen birkaç cümle okuruz sonraysa günlerce araştırır ama anlayamayız.Ta ki cümleyi unutana kadar.Bazen de insanlar maskelenir.Hatta derler ya yüzlerine maske takarlar ve kendilerini gizlerler.Ben bunu şuna yoruyorum.İnsan kaçmak istediği ne varsa zihninin köşelerine atıyor ve ne zaman o konu geçse bir toprak serpiyor duygularına.Ta ki hiç beklmediği bir anda soru gelene kadar.Hani zihinizden geçirmeye korktuklarınız diliniz söyler ya da hiç aklınıza gelmeyecek bir söz…İşte bu karmakarışık birkaç düşünce.Aklınız karışmış olabilir.Karışsın.

Demek istediğim insan nefesi kesilene kadar sever ya hani,hani canı pahasına ölecek kadar sever ama bunu hep gizleme çabasındadır,arka plana atmaktadır,kaçmaktadır,korkmaktadır.Hani güzel rüya görünce insanlar anlatmaktan çekinir ya,hani çok güzel bir manzara buluduğunda,günbatımında etraftakileri çağırana kadar gözünün önündeki kaybolacak sanır ya.İşte böyle güzel sever insan.Ama yine sevmek değil benim demek istediğim.Sevgiyi gizlemek.

Hani o reklamlarda seviyorsan git konuş bence diyen insancıklar…Ben onlara insancık demeyi tercih ederim.Onlar sadece kutular içinde boş konuşurlar.Çünkü gerçek hayatta insan kalbini küçük bir çocuğun misafir çocuğuna döktüğü oyuncaklar gibi dökerse sevdiğine,sevdiği o misafir çocuğu gibi bütün oyuncaklarını kırar ve sen sessizce izlersin.Çünkü o yabancıdır kızamazsın,vuramazsın, derdini anlatamazsın.O yüzdendir güzel oyuncaklarımızın kolilere koyup yukarılara saklanmamız,o yüzdendir misafir çocuğu gelince oyuncakları kenara çekmemiz.İşte insan da hem sevdiğinden hem de başkasından bu şekilde saklar kalbindeki oyuncakları.Ve bence hikayede buna değiniyordu.Hocası “Aşka inanıyor musun?” dediğinde kız “Hocam aşk fasa fisodur” demişti.Hayatındaki yerini bile belirleyemeyeceği kadar sevdiği adamı iki dudağının arasına gizlemişti.

Peki şimdi tekrar soruyorum;

Aşk Neydi?

Film Önerisi

Selvi Boylum Al Yazmalım

(Türkan Şoray-Kadir İnanır)

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Adamlığı Bencillik Sanan Kimseler

Nostaljik Fısıltılar