in

Belki bir münacat…

Ne vakit gecenin karanlığında boğulsam, senin ışığına koşuyorum. Sen, benim kaybolduğum o karanlık tünelin ışıklı sonusun. Çıkmazlarla dolu sergüzeştimde tek çıkar yol belki de sensin. Senden af dilemeye ne hacet! Ama yine de bunu bir özür mektubu gibi kabul et. Kusurum büyük affet! Ama beni de anla, dinlenemedim ki yol boyunca. Yolum engebeli, yolum yokuş, yolun sonu uçurum! Ne önemi var? Haklısın.

Her ne olursa olsun sonu aşikar değil mi? Sana verdiğim onca sözden sadece biriydi kaçmamak fakat yine sözünü tut(a)mamış vaziyette geldim karşına. Biliyorum, beni böyle görmeye alışkınsın. Alışmış olman da beni ayrıca yaralıyor ya! 

-Tamam artık! Senden özür beklemiyorum! Hep aynı hikaye, bana hakikatten bahset!

-Hangi hakikatten söz etmeliyim? İnan şaşkınım. Gözümü açtığım her gün yeni bir hakikat(!)

”Çok şey öğrendim geçen zaman içinde…” diyen şairin sözleri ile başlamalıyım belki de… Keşke ben de şair gibi balkona çamaşır asmayı öğrenmiş olsaydım. Ben ise duygularımı, hayallerimi, umutlarımı, sevdiklerimi asmayı öğrendim. Üstelik bir darağacına! 

Bir amaç uğruna pervasızca koştuğum bu hayat dene yol, nihayetinde bana bunu öğretti. Yeşermiş umutlarımı bir kitap sayfaları arasında kurutmayı öğretti.

”Baki kalan hoş bir sada imiş

Sadanı hoş tut, ölümsüz ol.” diyor şair. Her gün bir parçası ölürken insan, nasıl düşünür ölümsüzlüğü?

Anladım, tama parçalandıkça ölürmüş insan. Eksilenleri ile, gidenleri ile ölürmüş. Bir de öldürürmüş. Ey insanoğlu! Celladın katili! En başta da kendisinin. 

-Gidenlerin olmuş…

-Gelenler sağolsun.

Öğreniyorum Allahım! Yaşadıkça nasıl yaşamam gerektiğini aslında yaşamamam gerektiğini… Azaldıkça çoğalıyorum. Bazen acı ile beslenip kederle sarhoş oluyorum. Allahım, büyüyorum. Gözyaşlarımla yeşerttiğim bahçeme her gün yeni bir duvar örüyorum. 

Uyuyorum Allahım uyuyorum. Ebedi uykunun hayali ile uyuyorum, günler çabuk geçsin diye uyuyorum.

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Karanfil

Düşünce