in ,

şiirime vasiyet ve sevdiğim kadınlardan son özür

şiirim umudunu kaybediyor
kutsal boyunluklar sızlıyor damarlarımda
kokunu geldiği yerden kendime sarıyorum
adımlarım kendime doğru hızlanmışken
bir taşa yaslanıp bir taş oluyorum.

kelimelerim kulaklarına dayanınca telaşlanıyor
zamanın şarkısına varıyorum
gözlerim kapılara ve devrimlere inanmıyor.
inliyorum
sesime köpekler uluyor.
sesime sevgilim gülüyor.
sesime ağaçlar büyüyor.
şiirim umudunu kaybediyor.

romantik bir andan alınmış hevesim
çıkamıyorum mutlulukta kurduğum düşlerden
kafamda kavganın acısını duyuyorum.
düşüncelerim
vücuduma yanık pencereler ufalıyor.
camilere ve kiliselere dönüyor yüzüm
ibadetler keyfimi ekşitse de
insanlara inancım yaralandıkça
tüm dinlere inanasım geliyor.

kimsenin sevgisi böyle bırakılmamıştır diyorum
şiirim diyalektik seviyor beni anlamıyorum
baharın gücüne sahip ellerin ellerim oluyor
bir şarkı olasım geliyor söyleyenden kaçıyorum
ölümüme yaklaştıkça
-ki erken ölmeliyim-
hepinize şunu söylüyorum;
şiirlerimi bir hayat kadınına
hislerimi anlamlandıramadığınız boşluklara bırakıyorum
beni anlayın
beni anlayın
yaşarken anlaşılmaya ihtiyacım yok*
beni ölümümle kavrayın.

bir yere vardım ki kimse kurtaramaz derimi
kesik sıcaklar saplanıyor ona yüz renkleri
gülüşümü gittiği yerden döndüremeyince
kendini kurutmuş bir hurdacıdan
geleceğe dair umutlarıma karşılık
mutluluklar satın alıyorum.
sizi kandırmak
ve duymamak için
hurdacıyla ruhlarımız yer değiştiriyor
o bir şair oluyor
ben bin türlü eskimiş hatıranın sahibi.

belki son kez şiirin o çimen yeşili aralarında yuvarlanıyorum
gözlerim sevişmekten ışık nedir unutmuş
sözlerim öpüşmelerimin aralarına sıkışmış
kendimden kadınlara çok şey bırakıyorum
onlar bilmiyor
hepsi biraz sorumlu
şiirim umudunu kaybediyor.

dostlarımla ceketler giyip yolculuklar diliyoruz
onların gözlerindeki ışığı öpüyorum mahçup halde.
bilmiyorlar içimdeki kalkış treninin öldüğünü
onları yalnız bırakacağım için
kendime kızıyorum.

şiirim bile kalkıp gidiyor benden
ne uğruna yaşıyorum?
hem zaten
kendi ölümüme sebep olmadıkça
yaşadığımı kim ispatlayabilir?

kim beni hatırlayacak kendime soruyorum
sevginin umduğum gibi hissedilmediğini anladığım anda
şiirimle birbirimize bakıyoruz
“biz ne diyoruz
kime
neyi
nasıl anlatıyoruz?
yorulduk, bırakıyoruz.”

/yani beni bir çocuğun gibi büyüttüğün ve dünyada bana ve sana ait bir yer olmadığını öğrettiğin için sana binlerce kez teşekkür ediyorum. canım şiirim. bir gün buluşmak şimdi imkansız geliyor ama beni bulduğun yerde kendini ara. sevgi, ikimizin bulunduğu yerde çoğalır./

fiyakalı bir söz vardı aklımda
fakat şimdi büyük cümlelerin işe yaramadığı bir yere gidiyorum
ölürsem bilin ki
ölürsem bilin ki
ölürsem bilin ki
yaşamaya başlıyorum.

Ne düşünüyorsun ?

4 puan
Artı oy Eksi oy

Bir Yorum

Yorum yaz

Bir cevap yazın

Bakalım bu filmlerin yönetmenlerini bilecek misin?

Okyanus