Yarım yaşarız bu dünyada, birçoğumuz. Yarım mutluluklar, yarım gülüşler, yarım hevesler… Bazılarımız ruhunun bir parçasını eşi sandıklarına verdiğinden, bazılarımız duyduğu korkularla ruhunu kemirdiğinden yarım kalmış.
Kendimizi yarım yarım tüketirken destelerimizi, meteliklerimi biriktirmeye bayılırız. Yarına dair duyduğumuz endişe ile bugünü harcarız. Bunu da yaşamak sanar, aklımızı kutlarız.
Sen, sosyal köle!
Söyle, ne yaptın bugün yarım ruhunu tamamlamak için?
Hatırla, bu dünyada yalnızca tek mevsimlik varsın, o mevsime kaç renk sığdıracaksın? Unutma, “Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak, yağmurun seni ıslattığı kadar ıslaksın…”
Bu yüzden büyük görme kendini. Ancak hacminin karesi olabilirsin.
Yağan yağmura şemsiyeni açma. Bırak o damlalar temizlesin altına yüzünü gizlediğin o maskeyi… belki gözlerin bulanıkken netleşir dünyan.
Gök gürültülerinden kaçma, şimşeğin renklerini seyret ve düşün. Beynindeki fırtınalarda da böyle güzellikler yaratabiliyor musun?
Sen işte benim masum sosyal kölem,
Evrende bir toz zerresi ve kendi dünyanın yaratıcısısın. Yüzünü gizlediğin maskelerinden dünyaya bakmaya fırsatın kaldığında düşün,
Doğan güneşler doğanın sana verdiği değer mi yoksa birer eziyet mi?
Aklından çıkarma,
Hayatını resmettiğin tuvalinde hala boş yerler var. Çizdiğin keskin siyahlıklardan birer ulu gövdeli çınar yaratabilirsin. Fırça hala sende. Onu kaybetme.