in

Geceler Uyumak İçin Değildir

Kendime Bir Çift Yalan 

Uyuyamıyorum.Bazı geceler gözlerim kan çanağına dönüşüyor da zihim bir türlü izin vermiyor rahat uyku çekmeme.Bunu hep hareketlerime ve sınav endişeme bağlıyordum.Fakat öyle günler geliyor ki sanki kalbimden biri çıkıp susturuyor tüm uyku hücrelerimi.Uyuyamıyorum.Nedenini bir türlü anlayamadığım hisler vücudumu sarıyor,endişe ve korkunun başını çektiği.Aslında uzunca süredir hocalarımdan biri uyumamamızı söyleyip ders çalışmamız gerektiğini söylüyordu.Adam öyle şen öyle komikti ki.Dışardan baksanız yavru kedi gibi günlerce rahat uyuduğunu sanırsınız.Ama adam günde dört saat gibi süre zarfı uyuyor.Adamın tüm başarısı da burdan geliyor zannımca ve bize de ders çalısmamız için söylüyordu.Ben sözünü dineleyip uyumuyordum ama ders de çalışmıyordum düşünmekten.Bu nedenle anlamsız olduğu için uyumaya karar verdim fakat günler geçse de bir türlü uyumayı başaramadım.Hiçbir şey düşünmeden yatsam dahi saatlerce acıyan gözlerimle kıvranıyordum.Ben de bir gece dayanamayıp sordum hocaya.” Neden uyuyamıyorum?”…

Etrafıma bakınıyorum.İnsanlar hep bir telaş içinde.Kimisi aç karnını doyurma,kimi arabasını yenileme derdinde.Dünyada milyarlarca insanın milyarlarca farklılığı olmasına rağmen bunca kişinin küçük ortak noktalarından biri derttir.En azından benim fikrim bu yönde.Yani şunu demeye çalışıyorum kim olursak olalım illaki kendimizi yiyip bitiridiğimiz düşünceler ve her yalnız kaldığımızda zihnimizi meşgul eden sorular vardır.Sürekli sorduğumuz “Neden?” sorusu gibi.Neden benim bir arabam yok,neden sevgilim yok,neden ailem beni anlamıyor,neden terk ediliyorum,neden sevemiyorum,neden insanlar böyle kalbimi kolayca kırabiliyor…Zihnimiz öyle karmaşık bir yapıda ki,bizim sildiğimizi sandığımız düşünceleri dahi arka planda saklıyor.Bu nedendir ki insanlar hic düşünmese bile rüyasında bir takım olayları,kişileri görüyor.Yani ben duygusuzum,düşünmem diyen insanlar zihinlerini kandırmaya çalışan insanlardır çoğu zaman.Kendi beyinlerini kandırmak için uzun cabalar verip sonrasında başardığını sanarak her seyi görmezden gelenler…Bana kalırsa en çok vurulan insanlar bu insanlardır.Arka plana attıkları hisler,düşünceler günü gelip dolduğunda öyle bir taşar ki,gözleri parlayan insanların yerle bir ağladığını görürüz.Ya da o insanlar geceleri kalplerinin ağırlığından,düşüncelerinin baskısından duygusallaşırlar.Buna engel de olamazlar çünkü bilinçaltları işlevini yapamayacak kadar dolmuştur.Bazı insanlar ise kafasına cok takıyor gibi cümlelerle betimlediğimiz insanlardır.Acaba gerçekten kafaya takıp dertleniyorlar mı yoksa onlar da zihinlerini unutmak için kandıran insanlar gibi hatırlamak için mı kandırıyorlar?Yani “Ben unutmam,kafama takarım” gibi sözlerde bulunan insanlar sürekli bu sözleri dillendirdikleri için beyinleri artık bu yönde mi çalışıyor?Eğer zihinlerini bu yönde geliştiriyorlar ise o insanlar gerçekten kendine dert edinmek yerine konuşmak,yorum yapmak için mi dertleniyorlar?Belki de bu sekilde onlar da gerçekten kalplerinde hissetmeden zihinlerinden geçirip o düşünceleri öğütüyorlar mı?Bu durumda kendini gizleyen,geri çeken hatta ben vurdunduymazım diye geçinen insanlar,hassas insanlardan daha mı çok kalplerinde hissediyorlar?O zaman yine burda karşımıza insanların sabahları uyanır uyanmaz taktıkları maskeler çıkıyor?

Hani derler ya güzel gülen insanlar gerçekten derdi olan insanlardır.Böyle bir şeydi sanırım.Bu söz benim dediğimi destekler nitelikte.Dışarıya karşı gülümsemek içten içe kendini bitirmek…Tüm bu saydıklarımı kenara atmak istiyorum.Ne insanların belirlediği sözler,ne de düşünceleri bizi biz yapmıyor.Şöyle ki sabah uyanıp akşama kadar gördüğümüz onalarca insanın gün içindeki ruh durumlarını hayal edin.Aslında o insanların gün içinde belirledikleri pozlardan ibaret olan hisler silsilesi.Şansımız olsa idi gecenin tam ortasında,o inanları yataklarında bir başına yatarken görebilseydik,akıllarından geçen düşünceleri,duygu değişimlerini hissedebilseydik karşımızdaki insanı tamamen tanıyabilirdik.Çünkü gecenin bir vakti demek,yalnızlık demek düşüncelerin peşi sıra bizi sıkboğaz ettiği anlar demek.Tüm insanlığın sabahlara kadar göz kapaklarıyle verdiği savaşlar aslında o insanların ta kendisidir.Bu nedenledir ki onca şiir geceye ithaf edilir.İnsanların en duygusal oldukları ana…

Peki o zaman mutlu görünümlü mutsuzlar ve mutsuz görünümlü mutlular da gece boyu düşünceye dalıyor.Biri istemsiz diğeri ise istemsiz gibi görünüp istekli…Yani bir şekilde gece olduğu zaman insanlar tüm günün ağırlığını zihinlerinin baş köşesine oturtup saatlerini ona ayırıyorlar.İster dünyanın öte ucu olsun ister en zengin ister evsiz barksız biri…O halde bu düşünce dediğimiz şeyler öyle teshirli ki olup olmadık zamanda dahi insanları dağıtıp yerle bir edebiliyor.Ben burdan şunu çıkarabilir miyim,düşünceleri vücdumuza alan biziz fakat onlar bi şekilde kendini kaybedip bir anda ortaya çıkıyor.Bunu şu şekilde açıklayabilirim,yaşadığımız bazı anılar kayboluyor,ya da biz öyle sanıyoruz fakat küçük bir kokuda veya resimde yaşanan tüm gerçekler aklımıza akın ediyor.Bu çoğu zaman bizim isteğimiz dışında oluyor.İşte burda hocamın sözünü söyleyebilirim.”Bedenin yorgun,uyumak istiyor fakat zihnin aktif,buna izin vermiyor.”demişti.O an anlamıştım neden uyuyamadığımı.Çünkü insan karmaşık olduğu kadar da basit yapılıdır.Şöyle ki ben uyuyamadığım için bedensel veya zihinsel preblemim olduğunu düşünürken aslında olan sey bilinçaltımın bana saldırmasıydı.Saldırmayı da açmam gerekirse hani bazen yatağınızda yatıp gözlerinizi kapattığınız bir anda gözlerinizde canlanır birileri.Böyle yüreğiniz şıkışır yavaş yavaş.Sanki uzun uzun hüzünlü sarkı dinlemiş,en sertinden iki kupa kahve içmiş gibi kalbiniz çarpmaya başlar.Onu durdurmak için derin nefesler alırsınız fakat bir türlü beceremezsiniz.Bir süre sonra başınıza ağrılar girer.Yutkunmak dünyanın en zor şeyi olur.Gözleriniz açılmaz için adeta bağırır.Disleriniz sıkılır ağlamamak için.Halbuki yatamadan evvel hiçbir şey yoktur ama bir anda kendinizden geçersiniz.Bunu istemsiz yaparsınız.En azından hocam bunu kastetmişti.Sen istemesen de düşünürsün demeye getirmişti.Peki ya bu da beynini umursamamak için kandıranlar ve umursadığını zannederek kandıranlar ile aynı bir kandırma çeşidi olmaz mı?Sırf düşüncelerin kendi başına birey olduğunu ve bu nedenle onlara engel olamadığımızı sandığımız bir oyunsa?Böyle düşünmek yerine düşüncelerimizi kontrol etmek daha mantıklı değil midir?Elbette daha akıllıca ve zekicedir.Yukarda bahsettiğim bilinçaltının dolup taşması fikri…Şöyle söyleyeyim kendimizi umursamamak için ve dertlenmek için programlayıp bu eylemleri kısmen de olsa yapabiliyorsak bilinçaltımızı da yok saymayı başarabiliriz.Eğer bilinçaltımız olmazsa düşünceler de kendini gizleyecek yer bulamaz ve daha sonra da ortaya çıkamaz.Biz geceleri rahatça uyuruz ve hayatımız dertsiz tasasız devam eder.Bütün dünya el ele tutuşur bayram olur…Kulağa oldukça komik geliyor değil mi?Bize tamamiyle ait olan bölgeyi yok etmek için yine onun bağlı olduğu yeri kullanmak elbette komik ama imkansız değil.Ama elbette size zihnimizi yok edelim diyemeyeceğim.Fakat size söyleyebileceğim herhangi yöntem de yok.Çünkü zihnimi kontrol edememek fikri benim de işime geliyor.Aksi halde düşünmek istemediğim insanları kendi isteğimle düşündüğümün farkına varmam aslında o insanları düşünmek istediğim anlamına gelir ve bu durumun olmasını da asla istemem.Düşüncelerin bana akın ettiğini ve beni ele geçirdiğini bilmek kalbimi rahatlatıyor.Eğer bu şekilde düşünmezsem nefret etmek için çabaladığım bir insanı düşünmrk için kaçak yol bulamazdım.Yani düşünmek istediğim birini düşünmek istememek adı altında gizlice düşünemezdim.Evet kendimi kendimden gizleyemezdim.Kalbimi aklımdan aklımı mantığımdan…Zihnimdeki onlarca beni birbirinden gizleyemezdim.Belki de hayatın bize bahşettiği küçük şanslardan biridir kendimizden kaçmak.

O halde umursamıyor gibi davranlar,umursuyor gibi davrananlar ve ikisi gibi de olmayan tüm insanların buluştuğu ortak nokta hepsinin derdi olması değil de hepsinin kendinden kaçma eyiliminde olmasıdır.Aksi takdirde onlarca insan nasıl aynı hayatı yaşamadığı halde geceleri uyuyamaz ve güzel ya da kötü düşünceleriyle baş eder ki? Demem o ki yalnız değilsiniz,yalnız değiliz.İnsanlar dertlenip,mutlu olurken dahi kendinden kaçmaktan başka şey yapmıyor.Ne yapıyorsak kendimiz yapıyoruz ve bunun farkına varmamak için kendimize birer kulp buluyoruz.İşte yine bu da kendimizden kaçmamızın bi kanıtı olarak gözlerimizin önünde duruyor.Sonuç olarak insanlar kendilerini kendileri için yalan söylüyor ve bunu da gecenin kasvetine suç niyetinde atıyor.Yani insan kendi kendine kaldığında dahi kendisi olamayan karmaşık yapılı bir varlık oluyor.Belki de engelleyemediğimiz düşüncelerimiz kendimize değildir de kendimize çaktırmadan onu yönlendirmeye çalışma çabamızdır.Kim bilir…

Öneri:Kendime Yalan Söyledim-Seksendört,  Yalan-Şanışer

#RSG

Ne düşünüyorsun ?

6 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Dark’ın Yapımcılarından Yeni Netflix Dizisi: 1899

Çağrı