Aslına bakarsak sevgilim, kalbimi acıtan şeyler cam parçaları gibiydi. Ben bitti temizlendi dedikçe, ne kadar küçük olsada batardı kalbime. Böyleydim ben sevgilim, canımı acıtan şeylere hep susardım mesela. İsterdim ki sadece ben yanayım , sen değil. Bazen de gökyüzüne bakarak ağlardım. Sonunu bilmediğim, göremediğim bir yere bakmak seni hatırlatırdı. Issız, sessiz, karanlık…
Aramızda santimler varken birbirimize baktığımız o günü hatırlıyorum. O gün kirpiklerini ezberledim, o gün gözlerini ezberledim. Çünkü bir daha göremeyecektim seni. Bunu kendime hatırlatmak o kadar canımı acıtıyor ki.. Sen, sen gitmeden önce son kez kalbime dokundun. O dokunuş, ritmimi değiştirdi. Sendeki değerimi, her şeyini o zaman anladım sevgilim. Sen benim ruhumdun, bir zamanlar mezara gömdüğüm ruhum beden bulup benden intikam almaya gelmişti sanki. Haklıydı da, ben onu koruyamadım. Ben ruhumu, ruh halimi düzeltemedim. Onlarca kez asmaya çalıştım kendimi, beceremedim. Çünkü benim mahkumum bedenim değil, ruhumdu. Ruhumu astım ve gömdüm. Ve bugün anladım ki tekrar bu dünyaya gelsem, tekrar bu ruhu seçermişim, Bunu anladım. Çünkü bu sensin, sen benim ruhumsun. Tekrar seni seçtim, tekrar seni istedim. Olmadı… Ben yine beceremedim. Olsun sevgilim, ben seni imkansızken de severim..