Yarım kalan,
Veda
Sana veda etmenin zamanı gelmiş. Ben sanırım zamanında veda edememişim sana. Bunun kararını verebilmek bile çok zor. Bunun kararlılığı içimi doldurduğunda boğazımda bir şey düğümleniyor, yutkunamıyorum. Hazır hissetmiyorum ki buna. Seni düşünmemeye hazır değilim sanki. Kendime acı çektirmeye razı gibiyim, yeter ki tamamlanmasın bu eksik veda…
Ancak biliyorum ki bir sonu olmalı. Tamamlanmamış olan şeyler her zaman rahatsız edici değil midir? Birine veda etmek onu sevmekten vazgeçmek midir? Peki birini sevmekten vazgeçmek yalnızca karar vermeyi mi gerektirir? Birine olan sevgimiz ne zaman biter? O, başkasını sevmeye başladığında mı? Hayatımıza onsuz devam ettiğimizde mi yoksa?
Şimdi anlıyorum ki birine veda etmek kendi hayatına devam etmek değilmiş. Yeni insanları hayatına almaya devam etmek hiç değilmiş. Birini içinden uğurlamak hiç kolay iş değilmiş. Anlıyorum ki birini uğurlayabilmek için arkaya dönüp bakmamak gerekiyormuş.
İnsan sevgisini yüreğine nasıl gömer? Birini toprağa verdiğimizde sevgi kalır içimizde ondan geriye.. Anılar da kalır evet. Unutulmaya yüz tutarlar, unutmamak her ayrıntısını hatırlamak için her ayrıntısını kazımak istersiniz beyninize. Bu kimsenin sandığı kadar kolay bir eylem değildir, paramparça eder insanı. Kokusunu duymak istediğinizde toprak kokusu gelir aklınıza.. Onun sesini beyninizin içinde hapsetmek istersiniz, asla asla unutmamak için.. Unutacağınız fikri bile çok fazla endişelendirir sizi.. Ne kadar yansa da içiniz, ne kadar parçalansanız bile bunun bir sonu yoktur. Geriye kalan insana, kalacak olan yalnızca acıya alışmaktır.. Aklınıza bir soru gelir canınız yandıkça, Peki ben bu sevgiyi ne yapacağım şimdi?