Efeste bir kıyıda bir yanda tarih bir yanda manzara
Denize bakan balkonlarından inip evlerin
Güneşin etinizi kemirdiği bir gün
Ve suyun bir tarafında dağlar örtülü
Ayaklarınız suyun altında kumları bulsa
Siz de mutlu olmaz mıydınız?
Kafkasya’da dağ yamaçlarında
Gün doğumu saatleri…
Müziğiniz kuşların sesi olsa
Eliniz habire diğer elinizi ovsa
Kan dökülmüş topraklarda
Türklüğün şanını duysanız şarkılarda
Yüzünüzü yalayan soğuk rüzgarlarında
Ayrı bir tadı olmaz mıydı?
İran’da fars bir kadın
Yasaklardan korkarak size aşık olsa
Sizi yatağına alsa, yanına
Göğsünüzde kalbi atsa
Tebriz’in simsiyah bulutlarına benzeyerek gözleri
Gözlerinize öpücükler kondursa
Aşka, güzelliği, mutluluğa inanmaz mıydınız?
Sicilya’nın dar sokakları arasında
Balkonda güneşle uyanarak
Kahve yudumlayıp
Sokaktan geçen İtalyanlara aşık olmak vardı
Pencere pervazlarında lavantalar büyütüp
Yapraklarını ışığın emzirişini izlemek bir ana gibi
O zaman sizde sevmez miydiniz hayatı?
Buğday tenli araplar diyorum ben onlara
Başak veremezler, çocuk doğuramazlardı Nil olmasa
Kitaplar okumak Agora’da
Şiirler okumak yangın yeri olmuş bir yürekte.
Musa’yı ve kızıldenizi dinlemek onlardan
Musa’ya ve kızıldenize sizde inanmaz mıydınız?