in ,

Nostaljik Fısıltılar

Plaktan ‘bir muhabbet kuşu’ tınısıyla

Açtı paketini küçük kız, gönülsüzce. 

Geçmişine yaktı, geleceğine yaktı;

Yaktı da yaktı…

Esti, gürledi anılar en derininde. 

Şefkat ve sevgiye olan açlığını

Ağzında dağılan dumanının lakırdısıyla bastırdı.

Göz kapakları eşlik etti ‘sev diye’, ruhunda esen fırtınanın verdiği serinlikle. 

Bir muhabbet kuşu da kendisi oldu.

Affetmek  yakışmazdı ona.

Gaddardı dobralığıyla. 

Samimiyetinden ödün verenleri sadece ve sadece Tanrısının bağışlayıcılığına bırakacak kadar alçak gönüllüydü.

Üstün bir naiflik vardı düşüncelerinde, hissetti.

Bir diğerini yaktı.

Biraz daha büyümüşçesine
‘Bana yalan söylediler’ musikisi eşliğinde, 

Kaderini düşündü bu sefer;

Elinde olanlara ve olmayanlara yaktı.

Hayatın çalımlarıyla dans edercesine kalktı yerinden.

Kıvrıldı küçük bedeni kollarının arasında.

Dumanı sarhoş edercesine…

Yaktı ki ne yaktı…

Kendinde değildi.

Hak etmeyişlerinin çaresizliğine yaktı.

Yenilgilerinin getirdiği noktada söndürdü sigarasını.

Bilakis bugüne kadar kendini bile yenmişti.

Kimdi bu insanlar?!

Kendisine yaktı.

Bir başka tını tırmaladı kulağını bu sefer. 

Hatırlamaya çalıştı…

‘Unutama beni’ sözleri beyninde yanan mumları söndürdü.

Bir yaşına daha girdi küçük kız.

Unutamadı hiçbir şeyi;

Gölge gibi adım adım takip etti adını, soluğunu, hikayesini, benliğini…

Geceydi, gece onun en mutlu anılarını topladı.

Gülümsedi dudağının sağ çaprazındaki gamzeyle.

Göz kapağı susuzdu.

‘Fikrinin ince gülü’ sönmüştü.

Şimdi gönlünün şen bülbülüne yaktı.

Kendinden emin bir edayla, yüreğinin adımlarını takip etti. 

Sorgular başlamıştı vicdanında, susturamadı.

Kızmıyordu mistik uğultulara,

Alınmıyordu kaderin sillesine. 

Genç delikanlı bir kızdı artık.

Alevlendi umutları, oturdu yerine.

Kül tablasındaki silüetini izledi… 

Yeşermeyen yarınlarını gördü.

Öfkesi intikamını gömdü.

Yaktı da yaktı..

80’lik bir amcanın yorgun edasıyla ne yaktı bugün, ne büyüdü… 

Neler yaşadı ve geçirdi zihninden.

Mal-ü hülyası nasıl bir yaşam kurdu ona… 

Bir küçük şamdandan yayılan aydınlık, karanlık dünyasına yapıştı. 

Bir tür şaman ritüeli gibi şifa girdi ruhuna.

‘Ah bu şarkıların gözü kör olsun’du:

” Şarkılarla ağladık, şarkılarla güldük, şarkılarda ayrıldık, şarkılarda üzüldük, şarkılarda hayat, şarkılarda ölüm… “diyor ya hani Zeki Müren… 

İşte tam da bu noktada ironik otantikliğine ve alegorisine yaktı.

Bir düş kapanına girdi…

Güzel düşüceleriyle geçti çemberi boylu boyunca.

Farklı bir boyut kazanarak söndürdü son sigarasını plağın üzerinde.

Tınısı yarım kaldı.

Büyük bir sessizlik hakimdi şimdi. 

Büyümüştü epeyce…

Soyut ve somut bütün düşüncelerini bir bir yakmıştı.

Artık çakmağı pakete sığıyordu.

FARKETTİ, BİLDİ, TANIDI ve HİSSETTİ.

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Neydi Ki?

İnsan