Eriyorum ben bu gece. Bir köşede oturmuş parçalarıma bakıyorum. Ne kadar da çabuk dağılmışım böyle. Ne kadar da çabuk kaybolmuşum.
Kolay gelir genelde insanlar için suçlamak. Yoksa gerçekten suçlu muyum? Suçlamıyor, doğruyu mı söylüyorlar yoksa? Hayır değilim suçlu. Kim kendine suçlu der ki? Aptal değilim değil mi o kadar. Hayır hayır gerçekten bir şey yapmıyorum. Yoksa kendimi mi kandırıyorum? En büyük suç bencillik mi? Bu mu suçum? Ağhhhhh! Hayır değilim ben bencil falan değilim. Kendi hayatımı istediğim gibi yaşamaya çabalıyorum sadece. Bu, bu bencillik olamaz. Olabilir mi? Bu bencillik olabilir mi? Sınırlandığın kalıplarda kalırsan suçlu olmazsın diye düşünüyorlar. Onların istediklerini yaparsan senin dediğin doğru olsa bile suçsuz olursun diye düşünüyorlar. Suçsuzum ben. Ağhhh! Susturamıyorum şu aptal şeyi. Bozuk galiba durmuyor. Durduracağım elbet bir gün ama sanırım o zaman da çalışmayacak. Bak işte bozuk gördün mü ortası yok. Bozuk o şey bozuk. O aptal ses bozuk. Bozuk olduğu için suçlu. Sabah uyandıran saati fırlatır gibi fırlatmak istiyorum beni mutluluklardan uyandıran bu sesi. Belki de hiç uyanmamalıyım ha? En derin en güzel uykudan.
Ahahah. Ne benim bu durumum? Öldüm mü,öldürüldüm mü? Ne bu sıkıntı? Delirdim mi? Hayır hayır delirmedim. Bazı sinirsel aforizmalar işte. Aforizma ne demek iyi bilmiyorum ama kulağa hoş geliyor sanki ha. Ahahah. Hayır ağlamıyorum. Kahkahalarla gülüyorum. Kahkahalarım eşlik ediyor bozuk o sese. Bekliyorum, kırılan parçaların sonunda kanımı akıtacağı günü bekliyorum. Güzel bir karşılama için gülüyorum. Kahkahalarımla bekliyorum.