Ne gidebiliyorum ne de kalabiliyorum diyebildim sonunda. Konuşmaya çalışmak yeterince zor değilmiş gibi bir yandan da ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Severken sevemedim, sevemeyen bir kadınım ben, güçsüz olduğuma öyle ikna etmişler ki duvarları aşamıyorum ne kadar istesem de diye düşünüyordum. Aklımdan geçenleri anlatamamak her geçen gün daha da acıtıyordu ama böyle anlayabilirdim dünyaları ve günahları. Onu karşı kaldırımda görmeye, bir şekilde göz göze gelmeye razıydım ama başkalarının yanında mutlu olduğunu görmek daha çok acıtmayacak mıydı? Ama artık bir karar verilmeli: Sonsuza kadar gitmek ya da ölene kadar bağlı kalmak. Acımı şimdi çekmeliyim ondan ya da başkasından değil. Kendi acımı çekmeliyim. Derin bir nefes alıp ‘ Bitsin istiyorum. ‘ dedim. Tamam dediği andaki ses tonu kulağımda çınlıyordu. Hep burada olacağım dedi. Hep burada olacağını biliyorum ama ben burada olacak mıydım peki?
Benim gibi karmaşık kadınların saçlarına yakışıyor mısır örgü. Bir de siyah tişörtler… Sanki o gün kalbimin hissettiklerini yansıtmıştım dışarıya. Anlayan biri olmasını beklemiyordum zaten. Hiç anlamadılar hiç anlamamalıydılar. Yine devam ediyorum kaldırımda ayağım takılsa da. Gülüyorum acıyla, gamzem soluk, gözlerim fersiz, yeşil denize bakıyorum ve bakamıyorum. Herkes herkessiz yapabilir diyordum ve ciddiydim. Artık herkessizim yalnızlığımla sonsuzluğa doğru adım atarken.
Uzak olduğun kadar yakındın ruhuma. Artık uzak olduğun kadar uzaksın.
-Son defa iyi geceler.
-Sana da…