in ,

Satıcı – Bir Yönetmene Güzelleme

Sinemaseverler tarafından film izlemeye yapılan güzellemelere, önerilere, sevilen yönetmenlere ve favori filmlere dair tiradları biliriz. Belki sinefillerin en çok konuştuğu yönetmenlerden biri Asghar Farhadi. İncelenmeye kuşaklar boyu devam edilecek gibi görünüyor. Asghar Farhadi’nin Oscar ödülüne layık görülmüş filmi Satıcı’nın sinematografik detaylarını, sekanslarını, teknik-rakamsal bilgilerini irdeleyip size sunma yanılgısına düşmeyeceğim. Film hakkında kolayca ulaşılabilecek bilgilere yer vermenin manasızlığı artık hepimizin gündeminde zira. Ben, sinemasever olarak geçinip bu güzel yönetmenin filmleriyle geç tanışmış biri olarak neden bende yerinin bu denli özel olduğuna değinirken biraz da Asghar Farhadi dehası Satıcı’yı konuşacağım.

Asghar Farhadi’ye olan hayranlığım Bir Ayrılık (A Seperation) filmiyle başladı. Tüm filmlerini soluksuz izledikten sonra, eser ortaya koyanı takdir etmenin de ötesinde, yüceltmeye varan söylemlerimin olduğunu fark ettim. Genelgeçer algı olan “Dinamik filmler, bir çırpıda izlenebilecek filmlerdir.” önermesini tüm durağanlığına karşın büsbütün alaşağı etmemde bana büyük katkısı olmasının da bunda payı var tabii. Filmleri kategorize etmek istemiyorum evet ama “Aradığım buymuş!” demekten de kendimi alıkoyamıyorum, n’apayım!

Okuma zevkimin karakter kazandığı lise döneminde edebiyat öğretmenimin tavsiyeleri, hep Türk edebiyatı yazarlarından insanı konu alan kitaplar olmuştu. Bir kere insanı dert edinen kitapların gizli dünyasını araladıktan sonra diğer türlere duyulan ilginin ikincil kalacağından bihaber, şevkle okudum Reşat Nuri’leri, Sabahattin Ali’leri, Peyami Safa’ları. Sonrasında dünya edebiyatı ve varoluşçu yazarların çevresinde dolaştıysam da bu kitapların film zevkime de büyük oranda sirayet ettiğini görmem uzun zaman almadı. Evet, Chan-Wook Park Oldboy’la insanı ziyadesiyle çarpıyor, The Handmaiden’daki sürprizlerle uykusuz bırakıyor, hepsi birer şaheser ama ben çoğunlukla Asghar Farhadi sakinliğini, insanı dert edinmesini yeğ tutuyorum.

Öyle bir yönetmen ki insana içrek ne varsa tüm kapıları açık uzunca bir koridora yığıyor, hangi kapıdan adım atılıp hangi odaya girileceği kararını seyirciye bırakıyor. Çoğu zaman kararsız bırakıyor. Özellikle Elly Hakkında’da bunu net biçimde görebiliyoruz. Karakterlerin çaresizliğini, ‘O da haklı!’ ikircikliğini derinlerde hissedip nefes tutturuyor. Edimlerimize yön veren unsurların çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Hikayedeki çatışmayı öyle güzel kuruyor ki izlerken insanın içi içini yiyor, içten içe övgü yağdırıyor. Her bir odada “İnsanız, affet” yankılanıyor.

‘Satıcının Ölümü’nden uyarlama Satıcı, kimi eleştirmenlerce yönetmenin en kötü filmi olarak anılsa da aksi düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Bu filme muhakeme yetimizi her bir kesitte zorlayıp yargıç koltuğuna oturmaya çalışmaktan kendimizi alamıyoruz. Diğer filmlerine kıyasla empati kurmaktaki tereddütümüzü biraz olsun dindiriyor. Muazzam oyunculuklar, zaten hayatın içinden yükselen bu filmin gerçekliğini daha da güçlendiriyor. İntikam vücut bulsun, belirsizlik ortadan kalksın, film bitsin isiyoruz; bittikten sonra izlediğimiz yere yığılıp kalıyoruz.

Filmlerini izleme imkanına eriştiğim bir dönemde yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Yeteneğiyle, özgünlüğüyle, ülkesi adına dik duruşuyla benim hep hayran olacağım Asghar Farhadi üretsin, biz izleyelim.

https://www.vidimovie.com/videos/watch/the-salesman-forushande-soundtrack-1267572794/

Ne düşünüyorsun ?

85 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Sabahattin Ali’nin Duyguları: 8 Şiir, 8 Beste

Yolculuk