Gecenin seslerini işitmeye başlamıştı uzun bir aradan sonra. Aslında gündüzün de sesi vardı. Siz duymuyordunuz. Şehrin, kendi yaşantınızın, gereksiz telaşlarınızın gürültüsü o kadar fazla ki duyamıyorsunuz. Bir ormanda, bir ağacın altında otururken ağacın, doğanın melodisini; dünyanın sesini duyamayıp tamamen yapaylıktan ibaret olan müziğin sesini açmamı istediniz. Kör ve sağırsınız tüm uzuvlarınıza ve kusursuzluğunuza rağmen. Duyamıyor ve göremiyorsunuz. Duymak için kör, görmek için sağır olamıyorsunuz. Hatalısınız. Hayır, haklı en ufak bir yanınız yok. Siz ölümün sarısını hissedemiyorsunuz.
Gecenin sesini dinlerken aciz müziklerinin sesini asgari seviyede tutardı. Saygısızlık etmekten korkardı. Hem geceye, hem gecedekilere hatta gündüze bazen. Duyuyordu evet dinliyordu ama sıfırdı hala. Yeterli gelmiyordu basit benliğine gecenin ağırlıgı . Bu yüzden açardı şarkıları. Nadiren kendi söylediği de olurdu.
Bazı zamanlar haddini aşar, gecedekilere arsızca gülümseyerek ufak mumlar yakardı. Öyle ki parlak, simli bir mum yakmışlığı bile vardı. Ay ve yıldızlar. Darılıyorlardı belki. Ama o pervasızca kendi bildiğini okurdu. Sokak lambasını da yok sayardı kimi zaman. Mumlarla sınardı kendini. Utangaç alevi, vesile olduğu gölgeleri bazen çok naif fakat çoğu zaman acımasız gelirdi.
Tuhaf biriydi. Fazla kabullenilmedi. Güruhun içine düşmekte gecikmedi. Farklı değil, sizlerdendi. Diyorum ya, görüyordu ve duyuyordu sizin aksinize. Çok daha külfetlisi, his ediyordu. Sizlerin en büyük noksanlığı. Sizi biliyorum, sizden iyi. Ama siz onu bilemezsiniz, benden iyi.
29.07.2018