in

Pislik-1

Uzun bir sürenin ardından çıktım odamdan. Onunla karanlık bir odada saatlerce tartışmaktan korkmama gerek yokmuş. Bildiklerimi, yaşadıklarımı ikinci bir ağızdan duydum sadece. Tamam, bazen anlattıklarına dayanamayıp gözyaşı dökmüş olabilirim, fakat yaşandı ve bitti artık bunlar. Geçmişte yaşananları siktir edip geleceğe dair umutlar beslemem lazım. En azından bu sayede dert etmem gereken konu sayısı artıyor. Sabit kalmak yerine, umudun sonu olmayan yokuşunda yuvarlanmak daha fazla hoşuma gidiyor. Bilmiyorum, belki de ruh hastası piçin tekiyimdir. Banyoya girdim ve aynaya bakmaya başladım. Sakallarımın kıl yumağından farksız hale geldiğini görünce tıraş olmaya karar verdim. Hiçbir zaman yüzümü parçalamadan gezdiremedim jileti yüzümde. Lavaboyu kan ve kıl içinde bıraktım ve duşa girdim. Gittiğini sanıyordum fakat ayrılmamış daha evden. Sanki yaşaması için bana ihtiyacı var. Kapıyı açtı ve yanıma geldi. Beraber duş almaya başladık. Anlamıyorum, nasıl bir varlık duş alırken bile aklımdan geçen düşünceleri tahmin edebilir? Dahası da var, bir de bu düşüncelerimi geçmişte yaşananlar ile bağdaştırabilir. Gözlerine baktım onun, gözleri o kadar siyah ki karanlıkta görmenin imkanı yok. Ne kadar bir yanım onu korkutucu bulsa da, bir yanım bir o kadar çekici buluyor. Kadınlar bile o yanımdayken daha fazla ilgi gösterir bana. Duştan çıktım, vücudumu ve saçımı kuruladım. Gündelik kıyafetlerimi geçirdim üzerime. Mutfağa geçtim hızlı bir şekilde kendime bir kahve yapıp iskemleme kurulup bir sigara yaktım. Susmak bilmedi, halakonuşmaya devam ediyor. Eğer işe yarayacağını bilseydim; oturduğum iskemlemeyi kafasına parçalardım. Daha önceden denedim bunu. Saniyesinde karışıklık veriyor bana. Aynı hızda kalkıyoruz yerden, ona baktığımda benimle aynı şiddette acı çektiğini görebiliyorum. Rol yapıyor belki de, hangimiz duyguları konusunda rol yapmaz ki? Kahvemi bitirdikten sonra ayaklandım ve etrafı süzmeye başlamadım. Mutfağın aşırı pis olduğunu fark ettim, diğer odaları gezdim sonra hiçbirinin mutfaktan farkı yok. İki kişi nasıl bir evi bu kadar pisletebilir ki? Bu çöplükte daha fazla durmamaya karar verdim. Ceketimi sırtıma geçirdim, cüzdanımı ve anahtarımı yanıma aldım ve evden ayrıldım. Anahtarımı paspasın altına koydum, cebimden telefonumu tuşladım ve bir temizlik şirketini aradım. Temizlik yapmaktan nefret ederim. Adresimi verdim, yarım saat içinde burada olacaklarını söylediler. Apartmanın önüne çıktım.Komşum hızlı adımlarla yanıma geldi, yüzündeki pis sırıtış rahatsız ediyor beni. Muhtemelen birazdan iş hayatında aldığı terfiden, çocuklarının okul turnuvasından kazandığı kupalardan ve daha fazla ilgimi çekmeyen konulardan bahsedecek bana. Tahmin ettiğim gibi oldu ama ağzından çıkan her kelimeyi benim adıma ölüm kalım meselesi gibiymiş gibi dinledim onu, umrumda olmasa da onun adına çok sevindiğimi söyledim. Dediğim gibi hangimiz duygularını konusunda rol yapmaz ki? Kapıcıya gelen temizlikçilere anahtarın paspasın altında olduğunu ve çaktırmadan fotoğraflarını çekmesini tembihledim. Yakınlardaki bir kahvehaneye gittim bir masaya oturdum ve garsondan kahve, kül tabağı ve gazete istedim. Kısa bir süre sonra getirdi. Sigaramı yaktım, gazeteyi kurcalamaya başladım. Siyaset ve politikadan nefret ederim. Bu işin içindekilerin ortak yanı en iyi yapabildikleri şeyin kıç yalamak olması. Bütün haberlerini ve köşe yazılarını okudum gazetenin. Tek istediğim sadece dünya adına iyi bir gelişme bulmaktı, bulamayınca spor haberlerinin bulunduğu kısmı açtım. Cüzdanımın içinden bir iddia kuponu çıkardım ve ardından ceketimin iç cebinden bir kalem çıkarak bugün oynanacak maçlara göz gezdirmeye başladım. Kumarla aram iyidir, şans meleği güler arada sırada yüzüme. Prensip olarak paketim bitmeden asla bir masadan kalkmam. O süre boyunca kuponumu yaptım. Eminim tutacağından, bu gece büyük bir vurgun yapacağım. Paketim bitti, bardağın yanına biraz bozuk para bıraktım ve en yakındaki iddia bayiye doğru yürümeye başladım. Yemek yemek benim için büyük bir hobi olmadı. Damak zevkimin bok gibi olduğunu söyler çevremdekiler. Günde bir öğün yeter bana. Fakat sokakta aldığım yemek kokuları çıldırtır beni, evrendeki her şeyi yemek isterim bildiğin. Yanımdan geçen seyyar köfteci tetikledi beni. Durması için el işareti yaptım ve köfte ekmeğimi alıp hızlı bir şekilde tıkındım. İddia bayide işimi halletim. Yanındaki bakkaldan bir paket sigara aldım. Bu sırada telefonuma bildirim geldi, kapıcı unutmamış ricamı. Özbek olduğunu varsaydığım yaşlı bir kadın gelmiş temizliğe. O kadını bana temizlik yaparken izletmeyen Tanrı’ya şükranlarımı sundum, Tanrı’yı öldürdüğümu hatırlayınca bu eylemi yarıda bıraktım ve telefonumdan taksi durağını aradım. Tahminen on beş dakika içinde geldi taksi, barlar sokağına götürmesini istedim. Ardından şoförle sohbet etmeye başladım. Hayatımda sadece bir kere göreceğim insanlar ile sohbet etmeyi severim. Zihnimin içinde dönüp duran paradoksları onlara sunmayı ve benimkilerden bağımsız düşünceler ile karşılaşmak oldukça büyük bir haz veriyor bana. Kısa süre içinde vardık barlar sokağına, cebimden yirmilik bankot çıkarıp şoföre verdim ve üstünün onda kalmasını söyledim. Gözüme hoş gelen ilk yere girdim. Reggae’den nefret ederim ama Reggae barlardan hoşlanıyorum nedensizce. Gördüğüm boş masalardan birine doğru yürürken, tedirgin hissetmeye başladım, birileri beni izliyordu sanki. Sağımdaki masanın toplu bir şekilde bana seslendiğini işittim ve kafamı onlara doğru çevirdim. Dört kişilerdi, isimlerini bilmesede simalarını gözüm bir yerden ısırıyor. Masalarına oturmamı teklif ettiler, yapacak daha iyi bir aktivitem olmadığı için kabul ettim. Biraz sohbet ettikten sonra hatırladım kim olduklarını. Lise arkadaşlarım, yıllarımın aynı sıralarda çürüdüğü, bir sandık dolusu anım olduğu insanları unutmaya başlamıştım artık. Arkadaş kelimesini kullanmayı sevmem pek, hayatımda kimseyi arkadaşım olarak göremedim nedense. Hep mesafeyi korudum insanlarla. Sakladım onlardan hep yaşadıklarımı. Hiçbir zaman anlatıcı olamadım, her zaman dinleyen taraf oldum. İskoç viskisi istedim ve her masaya yaklaştığında bardağı tazelemesini istedim. Geçmişten söz ettiler biraz, şu anki yaşamımdan kupleler verdim onlara hiç büyümediğimi söylediler bana. Onlara topluma uyum sağlamayı reddetmenin büyümemekle alakası olmadığını söyledim. Ne kadar sözlerimi onaylamasalar da bakışlarıyla bana olan kıskançlıklarını hissetim. Sonrasında bir erkek masasında konuşulması gereken konulardan konuştuk. Futbol ,kadınlar ve iş hayatı hayatımızda daha önemli gelişmeler yaşanmıyor sanki. Kaç bardak devirdiğimi bilmiyorum, tek bildiğim burdan kalkmazsam eve yalnız döneceğim. Telefonuma baktım ve endişelenmiş gibi yaptım. Önemli bir buluşmaya geciktiğimi söyleyerek seri bir şekilde kalktım masadan ve ayrıldım oradan. Hesabı ödemedim, zamanımı çalmanın bir cezası olmalı değil mi? Canlı müzik duyduğum ilk bara girdim. Her şeyin yapaylaştığı bir dünyada rezil olma kaygısı olmadan birilerinin berbat ama doğal sesiyle şarkı söylemesi güzel.

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

eleni

İlk Sesleniş