Hep dediler ki bize bir kapı açılır bir kapı kapanır hayırlısı olsun dediler bizde öyle dedik hep bir kapı kapanınca açılacak bambaşka bir kapı bekledik. Aslında olay kapının açılıp kapanması değildi biz hep aynı odadaydık ki zaten her nefes alamadığımızda yeni kapı aradık, yeni kapı aramak aklımıza geldi de bir pencere açmak aklımıza gelemedi bir türlü!
Açılıp kapanan kapılarda harcadık vaktimizi pencerelerimizi açıp da bir hava almadık ki hiç ya da pencereden süzülen güneşte kavrulmadık ki… En karanlık zamanlarda bile pencereden gelmeyi ihmal etmeyen ayın ışıltısına kanmadık ki hiç … Acaba hep yanlışı mı aradık hayat boyu , açık kapı umuduyla mı çürüttük ömrümüzü kapalı pencere önlerinde ?
Neredeydi kusur, neredeydi fikrin yanılgısı ? Arayıştamıydı yanlış, yoksa hiç ummadığımız yönelişte mi ? Aslında ne arayışımızın fikri ne de yönelişimizin zikri hatalı değildi hatalı olan hep insanlardı, hatalı olan insanlıktı; hatasını kabul edemeyen insanlık, birbiriyle konuşmakta bile aciz olan insanlıktaydı hata! Hata ne kapıda ne pencere de hata insandaki dört odacıktaydı.