in

Tabana Kuvvet

Döngü

Geçiyor. Belki çok hızlı biraz flu. Belki oldukça yavaş her şey bir o kadar net. Bazen boğuluyorsun karmaşanın içinde. Bazen yudum yudum işliyorsun içine olanı biteni.
Görüyorsun, yemyeşil yapraklar turuncuya çaldı da gün sayıyor bile dökülmeye. Baharı cıvıl cıvıl yaşarken akla düşüyor mu renklerin vedası veyahut güneşin artık biraz daha arka plana çekilip hırkaların omuzlara geçeceği. Bahara bu kadar meftunken düşmüyor aklına güzün gelip yüreğini ıslatacağı, toprağını da aksine bir o kadar kurutacağı.
Gidiyor güneş… Soluyor renkler… Yağmur çiseliyor bile artık oturup denizle hasbihal ettiğin, bir zamanlar güneşin yoğun sıcağından sıkılıp kaçtığın o banka.
Geçiyor işte her şey. Mevsimler bir bir değişiyor durmuyor ki bir kere de. Tutkun da olsan bahara her zaman cebinde bi hoşgeldin saklamak zorundasın güze.
Tamam mevsimler geçiyor değişiyor elbet de insanlar da geçiyor. Kendinden, belki serden belki acıdan. En keyifli anında kahkahasının en sesli yükselişinde yine de hazır gözyaşları acı zamanlarına. Olmak zorunda. Hayat bir saniye durmuyor. Bir kere olsun uymuyor düzenimize alışmıyor “asıl istediklerimize”. Biz bu düzene uyma mecburiyetindeyiz. Biz ilikleyeceğiz düğmelerimizi her zaman, hayatın karşısında.
Kötü bir rüya sonrası annene sığınmışken gece, ertesi akşam toprağına dokunuyorsun saçlarının kokusu sızı olmuş burnunda. Kızıyorsun düzene. Bağır çağır oluyorsun hayatla da fayda mı ediyor. Hem böyle gidecek mi sanki. 5 zaman sonra yine güle oynayasın yaşamın ta kendisiyle. 5 zaman zor 5 zaman çok acıtan ciğerini. Fakat geçiyor mu geçiyor.
Şey gibi değil mi biraz. Bahara meftunken, güzü hüzünle karşılayıp sonrasında bir hoşçakala bile sığdıramaman. Evet güzü. Güzü uğurlayamaman. Güze de alıştın bak. Geçtin bahardan. Güzü sevmedin belki ama karşılayamadığının aksine alışmadın mı yağmuruna, sevmediğin toprak kokusuna. Geçti. Sonra güz de geçti. Durdurabildin mi? Asla. Durdurabilsen baharı durdururdun zaten. Yapabilsen gülüşlerini durdurur asardın ömrünün askılarına. Ayrılıkları iterdin öteye. Gelmesin derdin. Olmasın derdin. Aynı şekilde güze dediğin gibi..
İşte böyle bu düzen. Buna hayat diyorlar ya bir de asıl canımı bu sıkıyor. Adı bu kadar karmaşık ve kendi bildiğinden şaşmayan bi kural yığını olarak da durmuyor aslında. Her neyse. Mecburuz. Ayakta kalabilmek için dengemizi sağlayabilmemiz için “hoş” karşılamaya mecburuz bir şeyleri.. Evet tamam bir şeyleri değil bir çok şeyi…
Günaydınında tebessüm ederken bile gün batmadan hıçkırıklara boğulabileceğini de bileceksin, hazır olacaksın.
Her şey , herkes geçiyor. Dönüyor , değişiyor. Hızlıysa gözlerini kısarak bak seç olanı biteni. Anlam arama, üzer yalnızca. Yok yere dalaşma düzene. Bozma aranı hayatla. Ne diyordum; yavaş çok yavaş, geçmiyor gibiyse bazen kapat o vakit gözlerini. Yudum yudum yaşa o netliği berraklığı.
Hayat işte arkadaşım. Hayat. Ne bir sıfat biçmeye kalk ne de ört kendince noksan olan yerlerini. Kabul edeceksin yalnızca. Ne sık avucunda ne de kaçıyorsa tutmaya çalış. Hoş avuca da gelmez ya zaten. Tabanlara kuvvet kardeşim. Peşinden sürüklenmeye. Belki koşmaya ya da ağır ağır takip etmeye. Peşinden ama. Yalnızca arkasından. Hadi bakalım. Tabanlara olduğu kadar yüreğe de kuvvet..

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Zekanın Efendisi: Sherlock

Seni bulmak…