Bir gözlük camı ardında seyrediyorum, önümde öylece akıp giden hayatı. Kulağımda Sıla, ‘kendime sarılıyorum der gibi gözleri herşeyden çok bu koyuyor bana’ diyor.. bu Sıla da ne güzel yazıyor arkadaş diye düşünüyorum. Hayat akmaya devam ediyor..
Öğlen saatleri. Eylül ortası olmuş ama bizim buralar hep yaz, insanların vücudunda denizin tuzunu görüyorum. Hayat akıyor, ben duruyorum. Ne zamandır böyle durduğumu bilmiyorum bile. Düşünüyorum. Bu insanlar hem nasıl bu kadar umursamayıp, hem de herşey hakkında söz söyleme hakkını kendilerinde nasıl buluyorlar ? İki düşün bir konuş sözü geliyor aklıma. Bırak ikinciyi insanlar düşünmek eyleminden bir haber. Bu devirde düşünen insan bulmak zor. İyi kötü düşünebilen de bu hakkını kendinde kullanıyor genelde.. sende mi bir problem var acaba diyorum kendime. Zira sen severken bile düşünüyorsun.. ‘kırar mıyım? İncitir miyim?’ belki de düşünmenin yer bulmaması gereken tek şey sevmek. Biri akılda biri kalpte. Ama ben onları bile birbirine karıştırıyorum. Ama hayatımda ilk kez düşünmeden bir denize atladım ben bugün. Sınırlarımdan çizgilerimden sıyrıldım. O küçücük cam fanusumu kırıp ‘göze aldım’ ben bugün. Nasıl mı? Seviyorum çünkü..
Şimdilik müsaadenizle, ben o denizde yüzmeye gidiyorum.
Haydi Sağlıcakla…