in ,

İki Ceset 4 Ölü; İnadına Yaşamak! (İkinci Bölüm)

İkinci Bölüm

Öğlen molasında kahvesini içtikten sonra;ikinci sigarasını yaktı. Garson çoçuğa el işareti yaparak hesabı getirmesini istedi. Öğlen molasının bitmesine yaklaşık 15 dakika vardı. Öğlenden sonra zaman geçmek bilmiyordu. Gelen müşteriler sabahtan gelenlere nazaran daha sinirliydiler. Sabahın erken saatlerinde gelen müşteriler genelde yaşlılar ve köylülerdi. Onlar hiçbir işi geçe bırakmaz. Güne güneşle beraber başlarlardı. Güneş batınca Akşam yemeği yerler,televizyon izlerler ve yatarlardı. Zaman ölçütleri kolundaki saatler değil güneşti. Garson çoçuk kırmızı bir kutunun içinde hesabı getirdi; ”Buyrun efendim” diyerek masanın üstüne bıraktı. Arjin kutuyu açıp fişe baktı. Adisyona pek dikkat etmeden cebinden 50 tl çıkardı. Ve kutunun içine bıraktı. Garson çoçuk kutuyu alıp kasaya doğru gitti. Arjin sigarasını önündeki küllüğe söndürdü. Kabanını omuzlarına geçiridi çantasını diğer sandalyeden aldı. Garson çoçuk;” Para üstünüz efendim” diyerek geldi. Arjin çoçuğa gülümseyerek ; ” Sende kalsın tatlım” dedi ve ekledi. ”bahşis kutusuna değil sana bırakıyorum o parayı. Arjin her öğlen molasında yemeğini burada yiyor. Kahvesini burada içiyordu. Salı günleri haricinde Arjin’in garsonluğunu genelde bu çoçuk yapıyordu. Çoçuk gülümseyerek” teşekkür etti” . Arjin su gibi akan adımlarıyla lokantadan çıktı. Sabah istemeyerekte olsa giydiği topuklu ayakkabı Arjin’i rahatsız ediyordu. Çark Caddesinin yollarında yürümek zulüm haline gelmişti.Bankaya geldiğinde, Sıra almış müşterilere baktı. Sinirli bakıyorlardı Arjin’e. Sanki onları orada Arjin bekletmiş gibi. Hepsinin acelesi vardı. Biri işine yetişecek diğeri dolmuşa yetişecek.Hepsinin bir yerlere yetişmesi gerekiyordu. Yetişemeyince suçlu olan Arjin olacaktı. Herkes o kadar gaddardı ki Arjin’in mola vermesi,yemek yemesi ve sigara içmesi onlara gereksiz ve fazladan geliyordu. Çünkü; Arjin’in maaşı kabarık ve önündeki masanın önünde müdür yazıyordu. Bütün mağduriyetlerinden Arjin sorumluydu. Kredi kartı borçlarını ödeyememelerin sebebi Arjindi mesela. Onlara göre istese Arjin kredi kartı borçlarını tekrardan yapılandıra bilirdi. Buna yetkisi olduğunu düşünüyorlardı. Çünkü gördükleri en yetkili kişi Arjindi. Arjin masasına geçerken üst kattan gelen ses dikkatini çekmişti. Oldukça kalın bir ses müşteri temsilcine bağırıyordu. Arjin masasına geçti. Ve bağıran adamı kendisine yönlendirmeleri için talimat verdi. Karşısına 70’li yaşlarında,oldukça uzun ve heybetli bir amca oturdu. Kafasındaki kasketi çıkartıp önündeki zigon sehpanın üzerine koydu. Bu ince hareketi genelde köyden gelen çifçiler yapıyordu. Adamın bağırmaktan yüzü kızarmıştı. Arjin,yaşlı adamın yüzündeki kırışıklıklara güneş lekelerine bakıyordu. Adam birkaç dakika daha soluklandıktan sonra söze girecekti ki Arjin yaşlı adam söze girmeden zeytin dalı niteliğinde bir teklifte bulundu; ” size çay söyleyeyim mi?” yaşlı adam kafasını sallayarak ” olur kızım” dedi. Arjin yardımcısana bakarak ” fatma ablaya söylesene buraya bir çay getirsin” dedi. Daha sonra yaşlı amcaya dönerek ” dinliyorum” dedi.

“Kızım şimdi benim saf oğlum bu bankadan 70.000 lira borç almış. Benim emektarım, yoldaşım, can dostum arifide hipotek göstermiş. Tabii benim bundan haberim yok. Arif’i ben zamanında bu eşşeğolu eşşeğin üzerinde yapmıştım. Yaptım ki kendini çulsuz hissetmesin. Hayata geldim de hiçbir şeyim yok demesin diye. Sonracıma bu size olan borcunun 57.000 lira’sini ödemiş. Daha sonrada toprak hasat vermeyince geriye kalan borcunu ödeyememiş. Şimdi kızım biz çiftçiyiz. Toprağa eker biçer, toprakta hasat verince satarız. Yazın karpuz,kavun eker kışınsa soğan, ıspanak ekeriz. Öyle ya bu yıl allahın işi midir nedir ektiklerimizi satamadık.Hal Böyle de olunca ektiklerimiz elimizde kaldı. Haliylen cebimiz de boş kaldı. Bankaya borcu ödeyemeyince de sizde benim canım arifimi gelip aldınız sonra aradan bir hafta geçti. Televizyonla benim torunun elindeki aleti de aldınız. Kızım bu yaptığınız iş midir? ” dedi ve Fatma ablanın getirdiği çaydan bir yudum aldı. Boğazını temizledi. Arjin yaşlı adamın kırışık suratına bakarak ” Arifte kim amca?” diye sordu. Yaşlı amca ” Traktörüm kızım traktörüm.95 senesinde hayvanları satıp almıştım. Toprağı işlemek için. ”Arjin Arif’in traktör olduğunu öğrendikten sonra ne yapabileceğini düşündü. Yaşlı amcaya yıl sonunda yapılacak açık arttırmaya katılmasını söyleyecek ya da Şahin Bey’e yönlendirecekti. Arjin, yaşlı adama bakarak ” amcacığım oğlunun tc kimlik numarasını biliyor musun?” diye sordu. Telefonu çaldı Arjin’in arayan babasıydı. Telefonu kapattıktan sonra yaşlı adamın yüzüne baktı. Yaşlı adam ” bilmiyorum” dedi. Telefonu tekrar çaldı; arayan babasıydı yine. Yaşlı amcadan müsade isteyerek Telefonu açtı;” efendim baba?” babası mahçup bir ses tonuyla”tu jı keça min re heye?” diye sordu. İş yerindeyken kürtçe konuşamadığı için ” hayır değilim, akşam arayayım seni ” deyip cevap beklemeden kapattı. Uzun zaman önce öğrenmişti istediği her yerde kürtçe konuşamayacağını. Annesi azeri babası kürttü. Çoçukluk yıllarında okulda türkçe, evde kürtçe konuşuyordu. Evde türkçe konuşduğunda ise annesi tokat atıyordu.Yaşlı adama dönerek ” Siz en iyisi yarın oğlunuzla beraber gelin amca. TC kimlik numarası olmadan işlem yapamayız. ” dedi. Yaşlı adam sinirli bir şekilde bir şey demeden kasketini kafasına taktı. Masadan kalktı gitti. Arjin bu tarz şeylere alışkındı. Hiç şaşırmadı. Babasını tekrardan aradı. Bu sefer babası açmadı telefonu. Aslında açmadığına sevindi çünkü babası pek iyi türkçe bilmiyordu. İstanbula hiç gelmemişti hayatında. Vandan dışarı bir iki kez çıkmıştı. Canaze ve doktor işleri içindi. Arjin ise üniversite okumak için İstanbul’a halasının yanına gelmişti. Babası okutmak istemesede halası Reyhan’ın baskılarından dolayı ikna olmuştu. Ailesinde üniversite okuyan ilk kız çoçuğu Arjindi.İstanbulda boğaziçi üniversitesi iktisat bölümünü kazanmıştı. Hatta ulusal basında yer bile almıştı. Ki bu doğuda yetişen her başarılı çoçuğun kaderiydi. Halkın gözüne gözüne sokuyordu yandaş gazeteler. Bakın oradada eğitim var demek istiyorlardı. Oysaki yoktu. Arjin ortaokul yıllarında ailesinden uzakta yatılı bir okulda çok zor şartlarda okumuştu. İstanbul’a geldiği ilk yıllarda çok bocalamıştı. Siyasi olaylara karışmış, bol terim dolu ve kalın kitaplar okumuştu. Arkadaş çevresi genelde solcuydu. Sözde hepsi anti-emperyalist gençlerdi . Bağımsızlık için savaşan gençler. Daha sonra üniversite bittikten sonra hepsi yaşam mücadelesine atılmış. Bağımsızlık nedir unutmuşlardı. Kafa tuttukları kapatilizm kölesi olmuşlardı. Her solcunun kaderiydi. Aslında her insanın kaderiydi köle olmak. Çünkü Kapatilizm kölelerini seçerken din,dil,ırk ayrımı yapmıyordu. Aslında kapatilizmde kendi çapında sosyalistti. Mesaisi bitmek üzereydi. Bilgisayarını kapattı. Paltosunu üzerine giydi. Çantasını alıp yardımcısına ”ben çıkıyorum” dedi. Ayağıdanki topuklu ayakkabı artık iyice ayağını ağrıtmıştı. Ayağındaki kemikler sızlamaya başlamıştı. Yürümek tam bir zulüm halini almıştı. Akbilini doldurmak için bir büfeye girdi. Akşam yemekten sonra okumak için gazete aldı. Çantasına koyduktan sonra akbiline para yükletip eve bir şeyler almak için migrosa doğru yürümeye başladı. Migrosa yaklaştığında mızıka çalan çoçuk yine oradaydı. Arjinde üniversitede mızıka çalıyordu. Ama mızıkacı çoçuğun çaldığı parçayı bir türlü bulamıyordu. Kendine has bir çalış tarzı vardı bu çoçuğun. Çoçuğun önündeki şapkaya cebindeki bozuk paraları attı. Daha sonra arkasında kaldırma çıkıp migrosa girecekken ayakkabasının topuğu kaldırıma takıldı ve yüzü koyun yere yapıştı. Mızıkacı çoçuk hemen yanına gelerek ” iyi misiniz ?” diye sordu ve kalkmasına destek olmak için kolundan tuttu. Arjin mızıkacı çoçuğa ilk defa bu kadar yakından bakıyordu. Gözleri maviydi. Saçları sola doğru taranmıştı. Gözaltları mordu. Arjiin çoçuktan destek alarak kalktıkan sonra; ”iyiyim” dedi. mızıkacı çoçuk hemen yere eğildi. Arjinin çantasını almak için. Çantasının içindekiler etrafa yayılmıştı. Hızlıca toplamaya başladı. Çoçuğun dikkatini gazete çekmişti. Delil gazetesi. Manşetinde” iki ceset dört ölü yazıyordu. Mızıkacı çoçuk bir şey demeden makyaj malzemeleri Arjinin çantasına koyduktan sonra gazeteyle beraber Arjine uzattı. Arjin çantasının içinde eksik var mı diye kontrol ederken mızıkacı çoçuk yerden aldığı kitabı uzattı Arjine. ”Bu da sizin galiba” dedi. Arjin ” ah evet o da benim” dedi. Tekrardan teşekkür etti ve migrosa girdi.

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Makber

Bilmeniz Gereken 7 Kadın Fotoğrafçı