in

İnsan

Şu başlık görevinde yazılmış kelime nasıl olurda içi duygularla dolup taşan bir canlıyı tanımlar?

İnsan nedir,insanlık nedir gibi sorulara cevabımız hep hazırdır. Klasiktir o cevaplar. Şuan merak da etmiyorum cevapları. Şunu biliyor ve hissediyorum, belleğimize kazınmış o cevapların yetersiz olduğunu her geçen gün fark ediyorum. Etrafımızdan o kadar kopuğuz ki…

Kopukluktan kastım duyarlı davranışlar değil. Belli başta bildiğimiz kültürlerin dışında hiçbir kültür hakkında bilgiye sahip değiliz. İşin kötü yanı bunu dert edinmeyen kişi sayısı fazla. Dert edinilmeli! Merak etmeli bizden kilometrelerce uzaktaki insanlar nasıl tanımlamış mutluluğu, aşkı ve kederi?

Tek amacımız iyi okullar kazanmak ve iyi bir iş bulmak gibi anlamsız şeyler olmuş. Zoruma gidiyor insan denilen canlının içinde bulunan bu ‘duygu’ hediyesini bir kenara itip maddeye veya mevkiye tapması. Merak edilmez mi koca bir cihan! Bahane hazır ama, doğru. İş, güç, para birde kanıtlanması gereken başarı kalıpları.

Bugün buraya bir belgesel bırakayım.

HUMAN 

Pek bir şey söylemeyeceğim. Eminim ki bu belgeseli izledikten sonra herkes farklı hislerle dolup taşacak. O yüzden ne hissettiğimi paylaşmayacağım. Sadece belgeselde kullanılan bir eserden bahsetmek istiyorum.

Salar Aghili’nin seslendirdiği bir eser.

Sözler Mevlana’nın.

“ey gün, uyan! zerreler dans ediyor!bütün evren dans ediyor, mutluluktan kendinden geçmiş ruhlar dans ediyor. kulağına, danslarının onları nereye götürdüğünü fısıldayacağım…havadaki ve çöldeki bütün zerreler… deli olduklarını onlar da iyi bilirler…her bir zerre… mutlu ya da mahzûn… kelimelerin kifayetsiz kaldığı o güneşe tutkun, dans etmedeler…”

Ne düşünüyorsun ?

2 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Tekrar Tekrar İzleyenlere Özel: How I Met Your Mother Testi

Seninle