“Özgür değilsin, senin bağlı olduğun ip diğer insanlarınkinden daha uzun hepsi bu” demiş Kazancakis, Zorba’da.
Kitabın diliyle ya da akışıyla ilgili değil bahsedeceklerim.
Ya da kitabın ne kadar muhteşem olduğu hakkında da herhangi bir polemiğe girmeyeceğim çünkü bunun tartışmaya açık bir konu olduğunu pek zannetmiyorum.
Kitap bohem bir entellektüelin artık hayatına çeki düzen verme arzusuyla Girit’e gitmesiyle başlar .Burada aynı zamanda kendisine ait olan Linyit madeniyle de igilenecektir. Entellektüel beyimizin adından bahsedilmez ama kitapta biz onu “Patron” olarak biliriz. Alexis’yle arkadaşlıkları da Pire limanında başlar. Zorba’yı ustabaşı olarak işe alan patronun kendisini ileride nelerin beklediğini ve kendisinin nasıl değişeceğinden haberi yoktur.
Gelelim Bay Zorba’ya:
Bu adam tam bir özgürlük aşığı. Aşkın gözü kördür derler ya, Zorba’nın özgürlük aşkı da tam olarak böyle anlatılabilir. Kendisini zincirlenmiş hissettirecek her türlü durumdan şartları ve bedeli ne olursa olsun kurtulma peşinde bir adam. Bazen anlattığı hikayelerle de bizi oldukça şaşırtan bir kişiliği var Alexis Zorba’nın. Her duyguyu aşırılarda yaşayan bu adam sırf tabiri caizse çanak çömlek yaparken, onun çömlek yapmasını kısıtlıyor diye parmağını kesmiş bir karakter. Her iş de elinden gelir, duruma göre bir aşçı, yeri geldiğinde madencidir -ki son işinin madenci ustabaşı olduğundan bahseder- ama bunların ötesinde insandır. Sergilediği garip tavırları sadece yapmak istediği için yapar ama tutkuyla bağlı olduğu iki şey vardır:
Kadınlar ve dans etmek. Her ne kadar kadınlara karşı geçmiş tutumları son derece uygunsuz olsa da bunlardan pişman olması, onu sonrasında daha da bağlamış kadınlara.
Kitabın en güzel yanı ise aslında olmak istediğimiz karakterlere bürün(e)mememizi eleştirmesi. Bir türlü okullarda bize öğretilen bakıştan vazgeçemememiz olduğunu savunur aslında insanları anlayamamanın nedenini.
Her eylemin altında bir neden aramak… ” İnsan nedensiz bir şey yapmaz mı? Şöyle keyfi için!” der , haklıdır da.
İnsan bazen sırf canı istediği için delice şeyler yapmalı, ancak o zaman insan olduğunun farkına varabilir.
“Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.”
O zamana kadar: Dans’a devam !