in

İlk ve Son

Her gece aynı manzarayı görmek için evimizin biraz yukarısındaki koca dut ağacının altında oturmayı o kadar çok seviyorum ki yıldızlarla bütünleşen şehrin ışıkları günün yorgunluğunun ardından benim için adeta ödül.Sanki tüm gün nefes almayı unutuyormuşum da buraya gelince rahat bir nefes alıp veriyormuşum gibi.

Ben küçükken bu koca dutun altında ailecek piknik yapardık belki  bu yüzden bu kadar rahatlatıcı burası. Evimmişcesine yuva kokusuyla kucaklıyor beni. Babam ben 10 yaşındayken iş kazasında 10 gün yoğun bakımda yattıktan sonra onuncu günün sabahında bize veda etti. Annem de babamın ölümünden 1 yıl sonra kalp krizi geçirdi ve o da bu dünyadan ayrıldı. Bu hayatın ” Gece, artık yalnızsın” deyişinin en acı şekliydi. Ha evet adım Gece. İnsanlar adının anlamını yansıtır ve taşır derler ya ben de sanırım tam bu yüzden gecelere aşığım.

Annem ve babam vefat ettikten sonra babaannemde köydeki evinin kapılarını kapatıp kendi gibi yalnız kalan torununun yanına yerleşti. Anlayacağınız beni tontonum büyüttü. İyi insan lafının üstüne artık vakit çok geç olduğu için babannem bana sesleniyor bende bu güzel manazaraya hoşçakal demek zorundayım. Eve vardığım an yatağa atacağım kendimi. Uyumaya çalışırken hayal kurmayı çok severim. Güzel şeyler hayal edersem uyandığımda güzel şeyler yaşayacağıma inanırım. Her zaman düşündüğüm gibi şeyler yaşamasam da güzel şeylerin olabilecek olmasını düşünmek bile beni mutlu ediyor. Ahhh! Tatil bittii! Yazın sonuna geldik, yarın erkenden yolculuk vakti hemen uyusam iyi olacak.

Gözüm yatağımın karşısındaki pencereye yarı açık bir şekilde ilişti. Çoktan sabah olmuştu bile gün ışığı zar zor açılan gözlerimin içine sanki zehirli bir ok gibi değip canımı acıtıyordu. Neyse ki bir süre sonra ışığa alışan gözlerim bu acıya bir son verdi. Elimi yatağımın yanındaki komodinin üzerine uzattım,telefonumu alıp saate baktım. Saat tam yediydi ve yarım saat sonra alarm çalacaktı alarmı kapatıp yataktan kalktım,hazırlanmaya koyuldum sonra da yola..

Yaz boyunca İzmir’i gerçekten özlemiştim ve ne kadar gitmek için can atsam da bir yanım babaannemi tek başına bıraktığım için kan ağlıyordu. Her yıl bu ayrılışı yaşasak da üzülmeden edemiyorduk. Otobüsün hareket etmesiyle babaannem gittikçe uzakta kalıyordu. Tontonum arkamdan ağlaya ağlaya helak olmuştu. İçimdeki buruk özlemle yurda geldim.

İzmir’de bu yıl son senem ve son yılımı en iyi, en verimli şekilde geçirmeye kararlıydım. Okulların açılmasına rağmen bizim kızlar okulu ilk hafta ekmişler ve gelmemişlerdi. Odada tek başıma olmak beni mutlu ediyordu.

Gökçe, Asya, Eylül ve Gece hani muhteşem dörtlü derler ya ha işte o bizdik. Dördümüzün karakteri birbirinden o kadar alakasız olmasına rağmen tonlarca ortak noktaya sahibiz. Kardeşim olmadığı için her birini kardeşim olarak görüyorum ve çok fazlaa seviyorum. Asya ile aynı odayı paylaşıyoruz. Karşı odamızda ise Eylül ve Gökçe kalıyor, onlar mimarlık okuyor. Asya okul öncesi öğretmenliği, bense sınıf öğretmenliği okuyorum. Bizim bu tatlı grubumuza arada Eylül ile Gökçe’nin erkek arkadaş ve benim sınıf arkadaşım Umut dahil olur. Ne yaparsak yapalım birlikte yaparız.

Gökçe aklına koymuştu bu yıl saplık yeminini bozacak, şeytanın bacağını kıracaktı ve bu plana beni de dahil ediyordu. Gökçe’nin, üniversite birinci sınıfta bir sevgilisi olmuş ama çocuk onu aldatmış o günden sonrada bir daha hayatına kimseyi almamış. Kızımız aşka küsmüş ve aynısını yaşamaktan korkmuş ne olduysa bu yıl ona bir cesaret gelmiş. Gece, bak bu sefer olacak hissediyorum, ikimizde hayatımızın aşkını bulacağız diye naralar atıyor. Sanki adamlar hazır bizi bekliyormuş gibi beni ikna etmeye çalışıyordu. Ona ne kadar sıkıldığım için artık tamam Gökçe tamam desem de aşk, sevgili olayları pek ilgimi çekmiyor ama ona laf anlatmak ne mümkün ben yalnız olarak da gayet iyiyim gerek yok sen kendini düşün dememe rağmen inadım inat diyor asla hayırın başka şekillerini kabul etmiyordu. Ben de elimdeki beyaz bayrağı ona sallıyordum, teslim olmuştum. Hem Gökçe’nin demesiyle karşıma biri mi çıkıverecekti? Ona tamam diyerek geçiştirmiştim ya da itiraf edemiyordum kendime birinin olmasını aslında ben de istiyordum farkında değildim. Kendi yalnız kovboy havamı bozmak istemiyor ya da daha hiç yaşamadığım bilmediğim o duygudan delicesine korkuyor ve kaçıyordum,bilemiyorum. İşte sonuç olarak bu sefer bende akışına bırakmaya, kaçmamaya, denemeye karar verdim. Aşk, sevgi derken dersi unuttum. Sabah erken kalkacağım. Haydi Gece yatağa..!

Yazın geç saatlerde uyanmaya alışan vücudum alarmı uyku sersemliği ile kapatıp tekrar uyumuş ahh!! Uyku ile başım hep belada.

İlk dersi zaten kaçırdım,acele ile hazırlandım. Koşa koşa durağa geldim, koşarken bir yandan 10 dakikaya otobüs gelse, 15 dakikaya okula ulaşsam, öğrenci işlerine uğrasam kantinde ayaküstü bir kahvaltı yapsam diye planlar yapıyorken durağa geldim. Yaptığım plana göre ders başlamadan her şeyi halletmiş olacağım için rahatlamıştım. Bilirsiniz ki hayatta çoğu şey planladığınız gibi gitmez. Siz planlar yaparsınız hayatta aa sen öyle mi düşünmüştün al sana dercesine o tam tersi bir durum çıkarır,karşınıza ve sizin bir B planınız yoksa öylece kalırsınız. Tam olarak benimde hiçbir şey planladığım gibi gitmedi. Otobüs gelmek bilmedi yolda kaza olduğundan dolayı trafik varmış. Otobüsün kapıları açılır açılmaz içine atladım. Ve ben şahane unutkanlar kraliçesi Gece kartıma para yatırmayı unutmusum. Otobüsteki yetersiz bakiye sesinin utandırması yetmedi şimdi sırada “ııı! Şey kartında fazla parası olan var mı?” diye seslenecek olmanının utancını daha şu andan hissediyordum. Bir ben mi sevmiyorum bu olayı, yalnız değilimdir değil mi? Ne zaman böyle bir şey yaşasam kulaklarıma ateş yağıyor sanki. Birden şoförün “bayan birinden kartını rica et” demesiyle dünyaya geri döndüm. Ay sensin bayan! Bayan diye bir kelime yok, uydurma o diye onunla uzun uzun tartışmak isterdim fakat kendi sorunumu çözmem gerekiyordu. Dehşet panik bir sesle “yaaa! Şey kartında fazla parası olan var mı, benim yerime basabilir misiniz?” diyebildim. Bunu söyleyebilmek bile beni yeterince germiyormuş gibi kimseden ses çıkmamasıyla iyice strea yapmıştım. Benim toplum önünde konuşma fobim var yapmayın Allah aşkına tekrar söylettirmeyin bana. Altı üstü kart basma niye bu panik Gece desem de kendimi durduramıyordum. Bir cesaret ikinci kez şansımı denedim ama nafile yine kimse çıkmadı. Sanki tonlarca altın istedim ne var bassalar ne ise parası vereceğiz herhalde. Artık pes etmiştim tekrar seslenmeye cesaretim kalmamıştı. Şoföre söyleyecekken otobüsün arka tarafından uzun, yapılı biri söylenerek geliyordu, yanıma yaklaştıkça onu daha iyi seçebiliyordum neredeyse kaşlarına değecek olan kirpiklerine bakmaktan söylediklerine odaklanamadım. Önümden geçip kartı bastığımız yere doğru ilerledi ve cüzdanında sert bi şekilde çıkardığı kartını bastı. Teşekkür edip parasını vermeyi düşünürken resmen lafı ağzıma tıkadı ve “ya ne sorumsuz insansınız kartınızda para olup olmadığını bilmiyor musunuz?! Hadi diyelim unuttunuz kontrol etmek hiç aklınıza gelmedi mi?! İnip kartınıza para doldurup diğer araca binseydiniz” diye beni azarlıyordu. Sözlerinin karşısında şoka uğramış şaşkınlıktan ve insanların bakışlarından ne diyeceğimi şaşırmıştım ve böyle bir tepkiyi asla beklemiyordum. Çünkü bana göre çok büyük bir sorun yoktu ne ona hakaret etmiş ne de zorla kartını basmasını istemiştim. Sadece kartımda para kalmayışını bu kadar problem haline getiren bu adamın bu isyanını anlayamıyordum.

Sonunda lafını keserek bağırarak ya kusura bakmayın ama size zorla gelin kartınızı mı basın dedim basmasaydınız. Sizin atamadığınız öfkeniz varmış sanırım. Yaşadığınız şeyleri başkasına yansıtmaya ne hakkınız var? Söylediklerime bir cevap vermeyip sadece yerine oturmakla yetinen bu adama iyice öfkelenmiştim.

Devamı yarın..

Ne düşünüyorsun ?

0 puan
Artı oy Eksi oy

Bir cevap yazın

Bir Kadın Manifestosu

Birileri